Zeytin Ağacı dizisinin 2.sezonu başlayınca, bir sürü mesaj gelmeye başladı. Dizinin 2. Sezonunu bir çırpıda bitirdim ki sizin sorularınıza cevaplar verebileyim.
Bu sezonu daha çok sevdim. Ben film eleştirmeni değilim. Çevremde çok iyi film izleyicileri var, onlardan af dileyerek kendi hissettiklerimi anlatmak istiyorum. Ben, diziyi / filmi izlerken ne hissettiğimi, bilgimi ne kadar zorluyor ve yansıtıyor, size onu anlatabilirim.
Bu sezonun en sevdiğim kısmı Zaman Bey’in bir guru olmadığının, Zaman Bey’in gerçeğinin ortaya çıkması oldu. “Ruhunun bildiğini birilerinin sana fısıldaması gerekebilir” çünkü “yarasız şifacı yok.” Yarana merhem ararken şifacı olursun ve bir gün yaranın bir parçası iyileşmeye başladığında tam da yaralı olduğun yerden sana gelirler. O sana senin için gelmiştir. Kendini iyileştirirken, sana danışanı da iyileştirme yolunda ışık olursun.
Her zaman boynuz kulağı geçer, bunu kabul etmeyen; ışık tutarken kendi ışığında hayal kurmuştur. Neye, neden, nasıl ışık tuttuğunu unutmuş, şifadan dönmüştür yolu…
Zaman Bey’in Ada’nın karşısındaki tavrına bayıldım, gönlü açık olma hali tam da bu.
Ben bu tavrı birçok hocamdan gördüm, şükürler olsun. En son düzenlediğimiz Psikodrama Kampında Funda Tekelioğlu’nun benim yaptırdığım çalışmada kalbini açması geldi aklıma. Hepimiz yoldayız, hepimizin yaraları var, bu yaraları birlikte sarabiliriz.
Birinci sezonda dizi patladı. Bununla birlikte Aile Dizimi seansları, Aile Dizimi uygulayıcıları da arttı. Çünkü tüm izleyenler bir seansta tüm hayatlarına çözüm bulacakları bir yöntem bulduklarını zannetti. Ancak üzgünüm ki emeksiz yemek olmaz.
Hayatta hep bir döngü vardır, bazen döne döne yükselir, bazen aynı yerde döner dururuz. Aile dizimi bu dönüp durduğumuz yerde bize başka bir bakış açısından ve büyük resmi gösterir, “kalbinle anlamanı” sağlar. Hareket ise senin işindir.
Aynı yerde dönerken çekiştirir, istediğim olsun diye yalvarır, odağımızı istediğimize yöneterek saplanırız. Olması gereken tek şey bu hayatta tüm akışa güvenerek hayatı kaliteli yaşamakken, plan kurduğumuz, kontrol ettiğimiz yerden sağlam tokat yeriz bu saplantıda; “Ya bırak ya bırak” der.
Bıraktığın yerde var olursun.
Şimdi nefes al ve tut…
Nefesi vermezsen yaşayamazsın…
Bir bırak arkadaş. Bu spritüal alem de sana “her şey senin elinde” diye pompalarken bir bırak demeyi unutturuyor.
Diziyi izleyenlerin en çok dikkatini çeken ve merak ettikleri detayı açıklayayım; evet, gerçekten Aile Dizimi açılımında o ninni, o temsilcinin ağzından dökülüyor. Bazen tüm alan bir koku duyuyor. Alanda temsilci olarak var olmak demek yarana dokunan bir yer var demek. Bir şifa niyeti ile toplanıyoruz o alana. Nasıl ki genetik olarak hastalıkları alıyoruz, epigenetik olarak duyguları da alıyoruz köklerimizden. En çok kızdıklarımız, en çok eleştirdiklerimiz aslında en çok benzediklerimiz oluyor.
Haaa siz Ada kadar şanslı olamayabilirsiniz, her bitirdiğiniz ilişki ile öyle sarmaş dolaş öpüş koklaş helalleşip ayrılmak olmuyor…
Velhasıl kelam, uzatmadan bitireyim. 2.Sezonda “bırak” demiş, “mucize yok”, “sen mucize içinde yaşadığını fark et” demişler.
Etrafına bakmanın geçmişi onurlandırarak bugünü yaşamanın ne kadar önemli olduğunu, Eleni’nin meyhanesindeki son yemekte çok yumuşak anlatmış Nuran Evren Şit, senaryoda harikalar yaratmış. Bence yapılan en iyi Aile Dizimini anlatan dizilerden biri. Eminim ki bu dizinin iki müthiş yönetmeni
Burcu Alptekin ve Erdem Tepegöz şifalanarak bu dizinin 3.Sezonuna başlamıştır. Başka Ada’lar, başka Sevgi’ler, başka Leyla’lar ve başka Toprak’larla devam edecek bu hikâye bence…
Elinize, emeğinize, yüreğinize sağlık Zeytin Ağacı ekibi.
Ve tüm izleyenlere şifa olsun. Yardıma mı ihtiyacınız var, merak mı ettiniz, böyle bir çalışmaya mı katılmak istiyorsunuz, lütfen bir uzmana başvurun.