Görülmeyen Gazete’den Kentim Şişli’ye: Büyük Hikayelerin Gazetecisi

Bir fuarda Kentim Şişli ve Görülmeyen Gazete standı. Hıfzı Topuz standı ziyaret etmiş. Saime Oğuzhan en sağda
Saime Oğuzhan bir gazeteci ve aynı zaman da bir yayıncı. Şişli’nin yerel ve bağımsız gazetesi Kentim Şişli’nin yayıncısı. Şişli’de olan biten ne varsa gazete sayfalarında yer alıyor. Bağımsız olduğu için de tüm haberler objektif, tarafsız. Ama yayıncısı olduğu başka bir gazete var ki, dünyada da örneği çok az. Körler için yayınladığı Görülmeyen Gazete. Braille alfabesi ile çıkıyor ve abonelerine gönderiliyor. İlanlar bile Braille alfabesiyle yayınlanıyor. Tam 2007’den beri yani 17 yıldır görmeyenlerin evine her ay Görülmeyen Gazete giriyor. İsim babası Türkiye’nin çok değerli gazetecilerinden, Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı da yapmış olan merhum Orhan Erinç.

Aslında sosyoloji mezunu Saime Oğuzhan. Ama gazetecilik hem mesleği hem de yaşam biçimi haline gelmiş. 1998 yılında, İntermedya’da çocuk, bahçe ve anne dergileriyle başladığı bu serüven, aslında çocukluğunun hayallerinin gerçeğe dönüşmesi gibiydi. O yıllarda mahallesindeki haksızlıkları, çevresinde gördüğü adaletsizlikleri hep içinde taşıdığını söylüyor. “Bir çocuk olarak, bu duygu selinin içinde boğulmak yerine, ‘Nasıl daha fazla ses çıkarabilirim?’ diye düşünmeye başladım. Yazmak, düşüncelerimi somut bir şekle büründüren o büyülü araç oldu. Kendime, ‘Toplumun sesi nasıl olunur?’ diye sorduğumda, cevap açıktı: Gazeteci olmak. 26 yıldır, bu yolda yürürken, yazmanın gücüne olan inancımı her geçen gün pekiştiriyorum. Kendi küçük dünyamı, toplumsal olaylarla harmanlayarak büyük bir hikâye yaratmaya çalışıyorum” diyor. Oğuzhan ile  Görülmeyen Gazete’yi ve Kentim Şişli’yi konuştuk…

Yayıncılığa nasıl başladınız?

Yayıncılığa adım atmam, gazetecilikte edindiğim tecrübelerin bir meyvesi oldu. Fakat bu adım, sıradan bir geçiş değildi; daha çok bir ihtiyaçtan doğan bir dönüşümdü. Görme engelli yurttaşlarımız için hazırladığımız Braille alfabesiyle basılan Görülmeyen Gazete, aslında bu yolculuğun ilk adımıydı. Duygularını ve düşüncelerini kâğıda döken insanların varlığı, onların sesini daha da yükseğe taşımam gerektiğini bana hissettirdi. Ülke çapında düzenlediğimiz şiir yarışması, görme engelli şairlerin sesini duyurmak için müthiş bir fırsat sundu. 127 şiir, 87’si seçildi ve bu seçkin eserler iki alfabeyle okurlarıyla buluştu. Bu projeler, bir başlangıçtı; ama asıl amacım, kalıcı bir iz bırakmaktı. HenkVang Holland’ın iki dilde ve iki alfabeyle basılan şiir kitabı, bu yolculuğun en değerli duraklarından biri oldu. Yayıncılığa atılmam, bu hedefleri gerçekleştirmek için bir araç haline geldi.

Saime Oğuzhan, Orahn Erinç’in (sağda) elinden ödül alırken

Kentim Şişli yerel bağımsız bir gazete. Kaç yıldır çıkıyor ve hangi ihtiyaçtan dolayı çıkarmaya karar verdiniz?

Kentim Şişli gazetesi, 15 yıldır Şişli’nin kalbinde atan bir nabız gibi, halkın sesi olmaya devam ediyor. Şişli, İstanbul’un renkli kültürel dokusuyla özel bir yer; fakat bu zenginliğin yerel medyada yeterince temsil edilmediğini fark ettiğimde, bir boşluk hissettim. Bu boşluğu doldurmak, yerel halkın sesini duyurmak ve sorunlarına ışık tutmak için Kentim Şişli’yi hayata geçirdik. Amacımız, sadece bir gazete çıkarmak değildi; aynı zamanda bir topluluk inşa etmekti. Her sayfada, Şişli’nin sokaklarında yankılanan sesleri, sorunları ve sevinçleri duyurmak, bu gazetenin varlık nedeni oldu.

Ve Görülmeyen Gazete… Öyküsünü anlatır mısınız?

Görülmeyen Gazete, adını bilmediğimiz, sesini duymadığımız insanların hikâyelerini anlatmak için ortaya çıktı. 2006 yılında, Altınokta Körler Derneği’ni ziyaret ettiğimde, Braille Alfabesi ile okunan yayınların eksikliğini fark ettim. Türkiye’de görme engelli bireyler için bu alfabeyi öğrenmek bir lükstü; çünkü eğitimleri sona erdiğinde bu alfabeyi kullanabilecekleri materyaller yok denecek kadar azdı. Gözleriyle değil, parmak uçlarıyla görmeye çalışan insanlar için dokunmanın önemi, zamanla azalıyordu. İşte bu proje, bu gerçeği değiştirmek için doğdu. Bugün, aylık olarak yayınladığımız Görülmeyen Gazete, parmak uçlarıyla okunan bir umut oldu.

Görülmeyen Gazete sonradan başka etkinliklere de vesile oldu. Nedir bunlar?

Görülmeyen Gazete, zamanla sadece bir gazete olmanın ötesine geçti ve birçok etkinliğin doğmasına vesile oldu. Görme engelli bireylerin kendi alfabeleri olduğunu bilmeyen geniş bir kitle vardı ve biz bu bilinçsizliğe karşı bir uyanış başlattık. Braille Alfabesi ile basılan yayınlarımızı şehrin en işlek noktalarında tanıttık, fuarlarda stantlar kurduk. Okuma günleri düzenledik, ulusal çapta ödüllü şiir yarışmaları organize ettik. Çok yakında düzenleyeceğimiz Görülmeyen Gazete Görme Engelliler Satranç Turnuvası ile yeni bir farkındalık yaratmayı hedefliyoruz. Tüm bu etkinlikler, toplumda bir bilinçlenme dalgası yarattı ve bu dalga, dayanışmanın gücünü daha da pekiştirdi.

Görülmeyen Gazete’nin dünyada örnekleri var mı?

Evet, Görülmeyen Gazete gibi projeler, dünyada da varlık bulmuş durumda. Özellikle Amerika, Avrupa ve İskandinav ülkelerinde, Braille Alfabesi ile çıkan yayınlar, benzer amaçlarla topluma hizmet veriyor. Bu projeler, bizim için ilham kaynağı oldu. Ancak, her coğrafyanın kendi hikâyesi vardır ve biz bu hikâyeyi, kendi topraklarımızda yeşertmeye çalışıyoruz.

Nasıl tepkiler aldınız?

Görülmeyen Gazete, toplumda beklediğimizden çok daha büyük bir yankı uyandırdı. Farklı kesimlerden gelen olumlu tepkiler, bize doğru yolda olduğumuzu gösterdi. “Bu gazetede kendimi buldum” diyen okurlarımızın sayısı, her geçen gün artıyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Yerel Gazetecilik Özel Jüri Ödülü, Konrad AdenauerStiftung Türkiye temsilcilerinden aldığımız ödül ve birçok özel kuruluşun takdirleri, bize bu yolda daha da ilerleme gücü verdi. Eleştiriler de oldu; ancak bu eleştiriler, bizi daha iyiye ulaşmak için motive eden birer mihenk taşıydı. Görülmeyen Gazete, sadece bir yayın değil; aynı zamanda bir toplumsal hareket haline geldi. Bu hareketin içinde olmak, her gün yeni bir umut doğuruyor.

Önceki İçerik “Bir Hikâye Anlatmak”
Sonraki İçerikİstanbul Arkeoloji Müzesi, Kahve ve Konserler
Ayşe Dural
Saint Benoit mezunu. Bu okulda Fransızca ve İngilizceyi öğrendi ve çok sevdi; özellikle Fransızcayı. Sonrasında Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. Eğitim hayatına İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nde devam etti. Çalışma hayatına Garanti Bankası Halkla İlişkiler Bölümü’nde başladı. Sonrasında dergiciliğe adım atarak Gelişim Yayınları’nda çalışmaya başladı. Türkiye’nin ilk “copyright” dergisi Marie Claire’de çalıştı. Suha Arafat’tan Orhan Pamuk’a kadar pek çok kişiyle söyleşiler yaptı, kadın hakları konusunda araştırmalar yaptı, modayı yakından takip etti. AMICA, BIBA gibi dergilerde çalıştı. Yazı İşleri Müdürlüğü yaptı. 2000-2006 yıllarında The Gate dergisinin yayın yönetmenliği yaptı. Koç Holding’in Bizden Haberler dergisinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Daha sonra PR ajanslarında Medya İlişkileri Yönetmeni olarak çalışmaya başladı. Böylece artık haber yapmayacak, ama haberi gazetecilerle paylaşacaktı. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesinin medya ilişkileri yönetmenliğini üstlendi. Yasemin Sungur’la birlikte Kültür Sanat Ajansı’nı kurdular. Kitap editörlükleri yaptı. Dural, basında ve halkla ilişkiler konusunda edindiği tecrübe, bilgi ve deneyimi, danışmanlık, eğitim ve seminerler aracılığı ile yeni nesillere aktarmakta ve martidergisi.com için röportajlar yapmaktadır.