Gülmeden Geçen Bir Gün Harcanmış Demektir: Kahkaha Yogası

Kaybedilmiş günlerin en kötüsü, bir defacık olsun, gülmeden geçilenidir.

Chamfort

Göz, görmemizi ve gördüğümüzü beyinle algılamamızı sağlayan bir araçtır ancak göz her zaman beyne gördüğünü iletmeyebiliyor. Göz ve beyin bize her zaman dünyayı olduğu gibi yansıtan bir ayna değildir. Bazen dünyayı ilgilerimize, hayallerimize, davranışlarımıza göre görmek istediğimiz şekilde “yaratarak” algılatan bir sisteme de dönüşebilir. Kaliforniya Üniversitesi’nden Erika Siegel’in Psychological Science’ta yayınlanan ilginç çalışmasına göre, ruh halimiz diğer insanların yüzünde gördüklerimizi etkiliyor. Deneyde katılımcılara farklı insanların yüzlerine ait fotoğraflar gösteriliyor. Fotoğraflar bilinç seviyesinde uzun uzadıya inceleyemeyecekleri kadar hızlı, ancak duygu durumlarına göre bakış açılarının etkilenebileceği kadar da yavaş şekilde geçen fotoğraflarda mutlu veya mutsuz insanlar görüyorlar. İkinci aşamada kendi duygu durumlarını belirtiyorlar.

Sonuçta görülüyor ki keyfimiz yerindeyken etraftaki kişilerin daha güler yüzlü olduğunu düşünmeye meyilliyiz. Kendimiz huysuzsak ve somurtuyorsak o sırada diğer insanlar da bize daha somurtkan görünüyorlar.

O halde dünyayı daha çekilir görmek için belki de tek ihtiyacımız kendi güzel gülüşümüzdür. Hem gülümsemek somurtmaktan fiziksel olarak çok daha kolay. Çünkü somurturken 43 kasımız aktive olurken gülümsemek için 17 tanesi yetip de artıyor bile.

Ayrıca, 2011 yılında Face Research Laboratory’de yapılan bir araştırmada, katılımcılardan karşılarındaki kişilerin gülümseme ve çekicilik seviyelerini puanlamaları istendi. Araştırma sonucunda hem kadınların hem de erkeklerin gözlerinin içine bakan ve gülümseyen denekleri daha çekici buldukları görüldü.

Benzer pek çok araştırma ve deneyim bizi aynı noktaya getiriyor: Otantik (doğal) kahkaha ile kahkaha egzersizi fizyolojik ve psikolojik olarak aynı etkileri yaratıyor. Çünkü beden, gerçek kahkahayı sahtesinden ayıramıyor. Tam da bu sebeple kahkaha yogası yapıyoruz. Kahkaha çoğu zaman eğlenmenin ve mutluluğun sonucuyken, kahkaha yogası ile bu davranışı farklı bir noktaya taşıyarak kahkahanın sayısını ve uzunluğunu bilinçli şekilde artırabiliyoruz. “Nedensizce gülme sanatı” olarak da tanımlayabileceğimiz kahkaha yogasında gülmek için bir şey olmasını, birinin komik bir şey yapmasını beklememeyi öğreniyoruz aslında.

Kahkaha Yogası, Hint bir tıp doktoru olan Dr. Madan Kataria tarafından 1995 yılında temelleri atılmış bir pratik. Ben de Kataria tarafından kurulan Uluslararası Kahkaha Üniversitesi’nden aldığım eğitim ile resmi bir Kahkaha Yogası Lideriyim.

Charlie Chaplin, “Gülmeden geçen bir gün harcanmış demektir” der.

Bir çocuk günde ortalama 400 kez gülerken bir yetişkin sadece 15 kez gülüyor. Hatta bazen stresli dönemlerde bu sayıya 1 haftada bile ulaşamıyor olabiliriz. Peki, o arada ne oluyor, neyi kaybediyoruz? Kahkaha sayımızı 400’den 15’e düşüren bu radikal değişim nerede gerçekleşiyor? Üzerinde çok uzun süre düşünülmesi gereken bir soru bu.

Düzenli olarak kahkaha yogası yapan kişilerin çoğunda bir süre sonra duygusal dengelenme görülüyor. Bu nedenle kahkaha yogasını bedenimizin içine yapılan bir masaj olarak düşünmek yanlış olmaz. Kahkaha yogası, bir grup aktivitesi olarak bu konunun eğitimini almış bir eğitmenle yapılabileceği gibi, kahkaha egzersizleri takip edilerek tek başına da yapılabilir.

Selin Yetimoğlu

Önceki İçerikUyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları “Hava”, Buket Uzuner
Sonraki İçerikİK Neden Dijitalleşemez?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz