“İnsanlar dünyaya prens ve prensesler olarak gelirler ancak daha sonra kurbağaya dönüşürler. Tedavinin amacı da insanların yeniden prens ve prenses olmalarına yardımcı olmaktır” demiş Eric Berne.
Transaksiyonel Analiz Kuramı’nı ortaya artan Berne, tıp öğreniminin yanı sıra edebiyat, halkla ilişkiler ve antropoloji eğitimini tamamlamış çok yönlü bir psikiyatrist. Transaksiyonel analiz kuramı, iletişim, gelişim, kişilik, psikopatoloji ve terapi alanları ile ilgili bilgileri içerir ve insanı olumlu olarak ele alan insancıl bir yaklaşımdır. (**)
Bu yaklaşımın ilişkiler ve iletişim yönüne bakarak bugünümüze va kendi senaryolarımıza göz atacağız.
Yaşam hikayemiz, yaşamımızdaki küçük senaryolardan oluşan bize özel bir senaryodur. Bu senaryoları anne babamız ve diğer bakım verenlerimizin etkileri altında daha çok küçük birer çocukken yazdık. (2-3 yaş aralığında büyük ölçüde oluştuğu söyleniyor.*) Ve yaşamımız boyunca kendimizin, diğerlerinin ve dünyanın nasıl olduğu hakkında bu senaryolar dahilinde kararlar alırız. Günlük yaşamımızda durumlara özel senaryolar olsa da, hiç fark etmesek de, farkındalığımızın çok ötesinde gelişse de, bu kabuller ve yargılamalar, bilinçaltı kayıtlarımız ve geçmiş senaryo kayıtlarımıza göre davranır ve gerçeği bu şekilde tanımlarız. Bu döngü yaşam boyu aynı doğrultuda devam eder, biz farkına varıp değişmek isteyene dek.
Bu kuram, insanın dünyaya gelirken eksiksiz olduğunu ve büyüme sürecinde yaşadığı olumlu ve olumsuz kabul edilebilecek her şeyin, telkinlerin, algılamaların, kişinin iletişiminde hastalıklı durumları ortaya çıkarabileceğini öne sürmektedir.
İnsan odaklı bu kuramın temelindeki 3 varsayım üzerine sayfalarca yazıp, saatlerce konuşabiliriz. Sizce bu felsefenin temelindeki varsayımlara kendi hayat penceremizden nasıl bakıyoruz?
- ‘Bütün insanlar OK’dir.’
Gerçekten mi? Sadece senin, benim gibiler mi? Yoksa herkes mi? Kim ne yaparsa yapsın yine de değerlidir, önemlidir. Sence de öyle mi?
- ‘Herkesin düşünme kapasitesi vardır.’
İnsanlar, çevrelerinde ne olduğunu ve kendilerine ne olduğunu kavrayabilme kapasitesine sahipler. Kendi kapasiteleri, kendi çerçeveleri ve kendi yorumlarıyla düşüncelerini şekillendirirler. Buna inanıyor musun?
- ‘Yaşamında ne olacağına herkes kendisi karar verir.’
İçinde bulunduğumuz durum ve çevremizdeki insanlar, bizim üzerimizde o veya bu şekilde etki yaratabilir. Bu etki çok olacağı gibi az da olabilir. Etkilenmeyi kabullenebiliriz ya da kabullenmeyebiliriz. Etkilenmemizi bile, istediğimiz gibi düzenleyebiliriz. Ya sence? Mümkün mü? Denedin mi?
Her birimiz, iletişim içerisindeyken, mutlaka aşağıdaki benliklerden en az birini taşır ve buna göre davranış geliştiririz. İnsanlar arasındaki en temel fark ise, bu benliklerin her bireyde farklı düzeylerde bulunmasıdır. (*)
Transaksiyonel Analiz kuramının içeriğindeki benlik durumları
1) Yetişkin benlik durumu
2) Çocuk benlik durumu
3) Ebeveyn benlik durumu
Karşılıklı etkileşimin en sağlıklısı olan BEN OK’İM-SEN OK’SİN yani yetişkin-yetişkin ilişkisi moduna geçebilmek için neler yapılması gerektiğini merak ediyorsanız Ben Ok’im- Sen Ok’sin – Thomas A. Harris kitabını okumanızı tavsiye ederim.
Gülçin Gürses Eroğlu
Düşünmek için kaynaklar:
(*)Ben Ok’im- Sen Ok’sin, Thomas A. Harris
(**)https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/71258/mod_resource/content/0/10-TA.pdf