Her şey bir hayal ile başladı.
Yaşadığımız zor günlere rağmen umutlarını ve hayallerini kaybetmeyen, olumsuzlukların değil çözümlerin yanında olmayı yeğleyen biz Kitap ile Sohbet üyeleri yeni yılı geçmişten gelen, bizde iz bırakmış kitap kahramanları ile karşılamak istedik. Yeni yıl sadece bir semboldür. Dünden bugüne büyük değişimlerin olmayacağını biliriz. Fakat yeni başlangıçlar umut demektir. Umut ise hep daha güzel günler için beslenir. Bu da yaşama arzumuzu çoğaltır.
Biz kitap severler 284 hafta boyunca her Salı günü okuduğumuz kitabın etrafında bir araya gelip, farklı düşüncelere aynı saygıyı gösterip, okuduklarımızı ve yaşadıklarımızı anlamaya çalıştık. Bu kez bu duyguları ve düşünceleri bizlere yaşatan kahramanları bugüne getirmeye, onları yaşatmaya karar verdik.
Büyük bir heyecanla kahramanlarımızı seçtik. Karar aşamasından kahramanın yaşatılmasına kadar her aşamada birbirimize destek olduk. Her arkadaşım birbirine gösterdiği saygı sonucu canlandırdığı kahramanı en iyi şekilde bizlere yaşatmak için didindi, uğraştı. Kıyafetler adana ecort büyük emeklerle bulundu, makyajlar yapıldı, aksesuarlar takıldı ve yine bir salı sabahı elli üye evlerinden farlı kimliklerle çıktılar yola. Aynı olan tek şey heyecanları, birbirlerine olan sıcacık sevgileri ve yaşama dair umutları idi. Bir hayal dünyası olan Sunay Akın’ın Oyuncak Müzesindeki oyuncaklar o gün çok şaşırdılar. Bir hayalle, insanlara hayal kurdurmak için yaratılmışlardı. Oysa önlerinden başka bir hayal dünyası akıyordu şimdi ve insanlardı hayallerin kahramanları. Başarmışlardı.
Şarlo hafifçe gülümsedi merdivenlerden inen kendini görünce. Heidi, sıcacık gülümsemesi ile dinledi kendi öyküsünü anlatan sesi. Frida başındaki çiçekleri ve renkli takılarını izliyordu hayranlıkla. Ahh o da kim! Sevgili dadıları Marry Poppins giriyordu kapıdan elinde şemsiyesi ve çantası ile. Nasılda özlemişlerdi. Yaşlı cadı çıktı kırmızı şapkalı kızın yoluna o ürkütücü kahkahasıyla. Ürperdi oyuncaklar. Ama bu sefer aşk dağıtıyordu cadı yeşil elmasıyla.
Bir star havasıyla uğradı sevimli ve güzel Holly müzeye Tiffany’ de kahvaltıya gitmeden önce.
O esnada Halide Edip kararlı duruşu ve sesiyle esarete karşı mücadeleye çağırıyordu ülkesini sevenleri. Çalıkuşu Feride gülümsedi ona “izindeyim”. Bihter annesi Firdevs hanımı Adnan Bey ile izdivacı hususunda ikna etmeye çabalıyordu bir köşede. Bir anda gözlerine inanamadı oyuncaklar Küçük Prens idi onlara el sallayarak geçen. Bulabilmiş miydi acaba aradığı arkadaşı ? Cevabı duyamadan bir gürültü koptu. En önde koşan bir kadındı, elindeki pankartta “kadın için oy hakkı, kadınlara özgürlük” yazıyordu.
Evet, bu İngiltere’de kadın hakları için mücadele eden Suffrgette Grubunun üyesi, sesini duyurmak için ölüme yürüyen Emily Davidson’dan başkası değildi.Hatice Sultan eski köşkün gıcırdayan basamaklarını inerken yıllarca yaşadığı sürgün hayatını ve çektiği çileleri düşündü. Geyşa Sayuri acı bir şekilde gülümsedi ona “ben de hiç özgür olmadım” derken.Nietzche bıyıklarını burarak vakur bir bakışla süzdü onları ve ekledi “intikamda ve aşkta kadın, erkekten daha barbardır”.
Rahibe Teresa sükûnet içinde cevapladı “huzurumuz kalmadıysa, birbirimize ait olduğumuzu unuttuğumuzdandır” ve elinde mum sessizce uzaklaştı karanlığı aydınlatmak için. Siyahlar içinde Zoro şaklattı kamçısını “adalet” diye. Hanibal sessizce yanıtladı onu “kim için ne kadar adalet?”
Fosforlu Cevriye bağırdı arkalarından “ben de acıların kadınıyım, ama dalga geçmesini de bildim hayatla”. Asya al yazmasını düzeltirken İlyas’a baktı aşkını anlatan gözlerle, kalbi titredi İlyas’ın “gel benimle, seviyorum seni” dedi. Asya başını eğdi, dudakları titredi “sevgi emek ister” derken arkasını döndü ve uzaklaştı. Anna Karanina ben ölümü seçtim diye mırıldandı. Jane Austen “aşk ve gurur” diye konuştu kendi kendine.
Hatçe atıldı ortaya” İnce Memed benim bütün dünyam, onsuz yaşayamam” diyerek sarıldı. İnce Memed Hatçe’nin hapiste ördüğü nakışlı çoraplarına bakarak eğdi başını “zulmedenlerden intikam almak için yaşayacağım” diye fısıldadı. Oblomov seslendi ona uzaktan “bu kadar uğraşma Memed, düşünce gücüyle dünyayı değiştirebilirsin. Dağ bayır gezmene gerek yok.” Tante Rosa haykırdı “ben boşuna mı direndim, yıkıldıkça toparlandım.” Düşlerin Terzisi katıldı ona “Yılmadım, gerçeğe ulaştım. Hayatına sahip çıkmalısın” . Defne Kaman son noktayı koydu “doğada her şey denge içinde yaşar. Denge bozulursa senin yaşamında bozulur.” Yok daha bitmemişti, Marlo Morgan çok uzaklardan sesleniyordu “doğa ile dost olmalısın, nasıl uyum içinde yaşanacağını bilirsen mutluluğu da yakalarsın”.
16.YY dan gelen diğer Boleyn kızı, Jane Eyre, Ayn Rand’ın Atlas Vazgeçti romanından güçlü kadın karakter Dangy Taggart, Stefan Zweig karakteri Mrs.C ve İçimizdeki Şeytan romanıyla Macide, Trevanian’ın kahramanlarından Katya, şair ve bestekar İhsan Raif Hanım ve hiç yayınlanmamış şiirleriyle Mahmure Hanım konuklarımız arasındaydı.
İşte böylece bir günlük hayal dünyası kurduk dostlar. Yaşam sevincimizi birbirimizin dostluğuyla çoğaltıp, enerjimizi yarınlara ve yeni umutlara yönlendirdik.
Sevincimizi, acılarımızı beraber yaşadığımız , hayallerimizi besleyen kısacası hayatı paylaşabildiğimiz dostlar en büyük zenginliğimizdir. Bizler, sevgili Yasemin Sungur’un bir hayaliyle çıktık yola. O hayal bizim hayalimiz oldu ve yol arkadaşları olarak dostlukla, sevgiyle, emekle gerçekleştirdik. Aramızda olmayan dostlarımızla da paylaşmak, çoğalmak istedik. Sizler de bir durup düşünün; hangi roman karakterini yaşatmak isterdiniz bugün ?
Büyük Usta’nın söylediği “en güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız” mısrasını şiar edinerek; umutlarımızın, hayallerimizin ve sevginin var olduğu yeni bir yıl diliyorum hepimize.
Teşekkürler; hayaller kuran ve yaşatan sevgili Yasemin Sungur
Teşekkürler; yaşamı paylaştığım sevgili dostlar, kitapdaşlar.
Teşekkürler; Bize bir hayal mekan veren Sunay Akın ve en samimi şekilde ağırlayan İstanbul Oyuncak Müzesi üyeleri.
Teşekkürler; bu anları fotoğrafları ile ölümsüzleştiren Taner Atilla Berk
#yaseminsungurlakitapilesohbet #kitapkahramanlarıcanlanıyor
İlknur Kayhan Karapolat