İnsan Ormanı

İnsan kendi kendinin ormanıdır. Ürkütücü gelse de çoğu zaman, karanlık da aydınlık da ormanındır.

Bugün biraz karanlığa dalacağız hep birlikte. Çünkü ışığı görmeden önce, görebilmenin ne müthiş bir duygu olduğunu hatırlamamız gerekiyor.

Son günlerde okuduğum bir araştırma yazısı ve birkaç farklı makale sayesinde gerçekten ’görmenin’, hayatımı nasıl güzelleştirdiğini düşünmek için denemeler yapmaya başladım.

Günlük aktivitelerde ışığı daha az kullanmak ilk adımımdı. Akşamları evde mum ışığı dalgalanırken kitabın sayfalarında gezmek, yemeği biraz karanlıkta yemek de olabilir. Duyuların ve duyguların su yüzüne çıkması için karanlık çok iyi bir araç. Gündüzleri karartmanın çok kolay bir yolu yok fakat cesaret ederseniz, banyo yaparken karanlıkta kalmayı deneyimleyebilirsiniz benim gibi, ışığı ve gözlerinizi kapatarak. Duş kabininin kapısını açmaktan, adımınızı nereye attığınıza, musluğu açıp, suyun sıcaklığını ayarlamaktan, şampuanınızı bulmaya kadar sayısız pek çok ayrıntının sizi sayısız soruyla baş başa bırakacağına emin olabilirsiniz.

Ellerim nerede?

Şampuanımın şişesi bu kadar ince miydi?

Su nereden akıyor?

Bedenimi kontrol edebiliyor muyum?

Yeterince durulanabildim mi?

Evim bu kadar sessiz miydi?

Şu anda neler hissediyorum?

Karanlık beni korkutuyor mu?

Görmek ne muhteşem bir şeymiş meğer!

Bunu gerçek anlamda, bazı anlarda kendimi zor durumda hissederek de olsa deneyimleme şansı yarattım. Oğlumla bazı oyunları oynarken gözleri kapalı oyuncu taklidini ciddiye alıp, süreyi olabildiğince uzun tutup, onun nefes alışlarını, gülüşlerini, ellerimi tutuşunu daha derinden hissetmeye çalıştım. Görünüşte bu anlar, her günkü anlardan çok da farksız değildi ama bir oldukça derin duyusal anlardı. Zorlandım, empati yapmaya çalıştım, sonra ilham aldığım Erik Weihenmayer’in hikayesine geri döndüm.

Amerikalı Erik Weihenmayer, Everest’in zirvesine ulaşan ilk görme engelli kişiydi. 48 yaşındaki maceracı şu zamana kadar Everest’e tırmandı, Büyük Kanyon’u deniz kayağıyla geçti. Bunlarla kalmayıp yedi kıtanın en yüksek bütün tepelerinde zirveye çıkma başarısını gösterdi. Her biri hayli etkileyici başarılar ancak Erik’in yaptıklarının etkileyicilik oranı birkaç kat daha yüksek zira kendisi görme yetisini 13 yaşında geçirdiği “retinoschisis” hastalığı nedeniyle tamamen kaybetmişti.

Buna rağmen hayata tutunup bunca başarıyı nasıl elde ettiğini soranlara verdiği cevabı nedir derseniz?

“Gözlerimle görememem dünyayı diğer duyularımla göremeyeceğim anlamına gelmez. Gözler sadece bir donanım. Beyin, görsel korteks aslında görüntünün oluştuğu yerler. 13 yaşına kadar görebildiğim için beynim resimler oluşturabiliyor. Dokunarak, dinleyerek çevremdeki bilgiyi alıyorum. Beynim de bunu görsel bir bilgiye dönüştürüyor. Hepimiz bir şeylerle mücadele içindeyiz. Engellerimiz tıpkı zaferlerimiz gibi bizleri bir araya getiriyor. Her birimizin hayatını engellerle dolu bir haritaya benzetiyorum. Önemli olan bu engelleri aşmanın bir yolunu bulabilmek!”

Peki bizler renkleri, evleri, gökyüzünü, ağaçları ve kuşları bu kadar net görebiliyorken engellerimizi, korkularımızı görebiliyor muyuz?

İnsanoğlunun en temel 5 korkusu:

  1. Terk edilmek
  2. Kıtlık
  3. Kaybolmak
  4. Bilinmezlik
  5. Bir şey tarafından yenmek (Mecazen bir başkası tarafından yutulmak, aileler, dostlar, çiftler, şirket, vb..)

Cesurca sahiplenelim, bu korkulardan hangisi ele aldı bizi? Hangisi, bütün kararlarımızı etkiliyor ve bizi gerçek potansiyelimizi açığa çıkartmaktan, sevgi dolu ilişkiler yaşamaktan, güvenmekten, güvende hissetmekten, duygularımızı ifade etmekten alıkoyuyor?

Orman büyük, orman yaşıyor, orman karanlık, orman aydınlık ve orman bizim ormanımız.

Karanlık kendimizden bir parça, içimizdeki ışığı besleyip, korkularımızın üzerine gideceğimiz yeni günler yaratmak dileğiyle…

Gülçin Gürses Eroğlu

Kaynaklar:

https://www.advenport.com/makale/gozlerin-gorebildiginden-oteye-erik-weihenmayer

https://www.youtube.com/watch?v=5h3VqrS84Bw

Önceki İçerikMinimalizm
Sonraki İçerikEtkili İnsanların 7 Alışkanlığı, 7. Alışkanlık: Baltanı Bile
Gülçin Gürses Eroğlu
Gülçin Gürses Eroğlu 1985, Ankara doğumlu. Evli ve bir çocuk annesi. Müzik sever, okur, yazar-çizer-boyar, derinleşme telaşında. Bilgisayar Mühendisi, Pazarlama İletişimcisi. İtalya'da Leadership üzerine eğitim aldı. “Dünya için Geleceğin Liderleri” bursunu kazanan sayılı kişilerden biridir. 11 yıllık iş hayatı süresince birçok farklı sektörde teknoloji, inovasyon, iş geliştirme, ürün geliştirme ve proje yönetimi alanlarında çalıştı. Çalıştığı kurumlarda inovasyon öncülüğü yapmış ve çok sayıda ödül almıştır; halen kurum içi inovasyon, iletişim, motivasyon odaklı çalışmalara katkı sağlamaktadır. Hayalini kurduğu;insanların hayatında mutluluk ve enerji yayabileceği bir hareket için Joimove topluluğuna katıldı. UNESCO ve CID'in desteklediği, sertifikalı Joimove Bebeklerle Dans eğitmenidir. Halen bir teknoloji şirketinde kurumsal çalışma hayatına devam etmektedir, ürün yönetimi eğitmeni olarak; zamanının çoğunu yeni ürünler üretmek üzerine çalışırken ve ekiplere ürün yönetimi eğitimleri verirken geçiriyor. Martıdergisi'nde hayata,liderliğe, pazarlamaya, iletişime, marka iletişimine ve inovasyona dair yazılar kaleme alıyor.