Gelenekte, ruhani bakışta ve İbn-i Arabî yazınında ego, iki şey arasında bulunduğu nokta ile ilgilidir. Ona göre insan egosu, ya sıfıra doğru yönelir ve cennete yaklaşır ya da şişer ve insanı cehennem yolcuğuna çıkarır. İbn-i Arabî burada bir benzetme yapar. İnsan egosunu, hem cennete doğru yükselen tûba ağacının, hem de cehenneme doğru kök salan zakkum ağacının potansiyel tohumlarını ihtiva eden iki anlamlı bir varlığa benzetir. Ego, bu anlamda iki yönlü gelişme potansiyelini ihtiva eder. Egonun şişmesi, her türlü kişilik ve karakter bozukluğunun temelini teşkil eder. Egonun eritilmesi de, her türlü insanî güzelliğin başlangıç noktalarından biridir.
Ego, hüsrandır. Ego, yıpratıcıdır. Ego zalimdir. Ego kördür. Körleştirir…
Ego sizi mutlu olmaktan alıkoyan kör bir tuzaktır. En kötüsü onun varlığının farkında olmayışınızdır. Ego, karmaşık bir yapıdır. İnsan benliğinin bir bileşenidir. Ego; bilinç, irade ve vicdan gibi kavramları içeren, dürtü, içgörü ve iç istekler gibi boyutları da içine alan bir durumsallıktır. Ben, benlik ve kendilik olgularıyla açıklanır. Egoizm, bencillik, id ve süperego kelimeleri, egonun etrafını saran olgusallıklardır. Soyut bir varlığı ifade eder. Dinamik bir yapısı vardır. Göreceli olabilir. Kendiliğinden ve otomatik çalışır. Çoğu zaman sessiz ve derindendir.
O nedenle kişinin kendisi tarafından bile zorlukla fark edilir. Ego’nun, bireyi diğerlerinden ayırt eden göreceli, soyut bir varlığı vardır. Kendisini ve diğerlerini anlama noktasında ego, kişi için bir referans noktasıdır. Onun oluşumunda parçaların bütünleşmesi, etkileşimi ve gelişimi söz konusudur. Bireysel çevre, yaşanan deneyimler ve sosyokültürel faktörler, bu etkileşimin uğrak noktalarıdır. Ego bu anlamda, dış dünyanın realiteleri ve iç dünyanın hazcı bakışı arasında dengeyi sağlayan araçtır.
Ego, toplumsal çevre ile olan uyumuyla, kültürel faktörlerin dâhiliyle değişime uğrayıp şekillenen, kristalize olan (inşa edilmiş) benlik katmanıdır. Egonun bizzat kendisi dışında, duygu, düşünce ve davranış biçimleri sayesinde etkileri gözlemlenebilir.
Ego, her an acıkmıştır. İlgi görmek onun yaşam amacıdır. Sorun peşinden koşmaya bayılır. Doğal olarak yanında kişiliği de götürür. Birisini kıskanmanıza bayılır. Çünkü ilgi üzerindedir. Birisine kızarsanız yine sevinecektir. Çünkü yine ona başvurmak zorunda kalacaksınızdır. Birisi sizi severse zaten iyidir. Sorun herkesin sizi gözden kaçırdığı durumlardadır. Ego diğerlerine bağımlıdır. Kendine ait bir merkezi yoktur. Ego, ilgisizliğe asla dayanamaz. Gözden uzak olmaya hele hiç. İkinci bir ilgi merkezine de dayanamaz ego.
Bazı yaklaşımlar, egoyu bir okuma gözlüğüne benzetir. Bireyin dünyayı okumasına yarayan bir gözlük. Birey, onsuz dünyayı anlamlandıramaz. İnsan dünyayı fıtratı itibarıyla zaten kendisi üzerinden okur. Ego, o okumayı yapabilmesi için elzem bir araçtır. Genetik bir faktör olan egonun -temelde değişmez olmasına rağmen- iyiye ya da kötüye yönlendirilmesi mümkündür. Ego baskılanabilir. Kontrol edilebilir. Ego öldürülemez ama uyutulabilir bir anlamda. Yani kişi bir şekilde gözlüğü silip, daha iyi görmeye başladığında her şey daha iyi olabilecektir. Buna ilişkin eski bir Hint özdeyişinde, “İnsanın elde edeceği en büyük başarının kendi bedeni içerisinde huzurlu olabilmeyi başarması” olduğu söylenir. Bu ancak egonun kontrolüyle mümkün olabilir çünkü ego huzursuzluktur.
Kontrol edilemezse, ego, acı ve kayıpların aracı olur. Burada bir filtreleme sistemi söz konusudur. Bu bağlamda ego gözlüğüyle kişinin kör noktalarından kaçınması mümkün olabilir. Bu filtreler aracılığıyla, ego her türlü çevresel ileti ve uyarıları bir süzgeçten geçirir. Bu sistematik bir kontrol mekanizmasıdır. Seçici, düzenleyici ve farkındalık yaratıcı ego sistemi, dünyaya ilişkin algıların ve gerçekleri arayışının bir aracıdır. Zamanla koruma kalkanı haline gelen ego sistemi, dâhili ya da harici gerçekleri bir kenara bırakarak, bu gerçekleri gizleme, tahrif etme ya da inkâr etme yoluna gidebilmektedir. Bunu söylerken bir tür kişilik ekranından bahsediyoruz Bu ekranlar bazen göstermeyebiliyor. Kör nokta haline gelebilir bunlar. Kişinin kendisi için söz konusu olan birer savunma sistemi olarak çalışabilirler.
Herkesin kendini kral olarak, diğerlerini köle olarak gördüğü günümüz dünyasında, konu seçimi ve içerik konusunda Uğur hocamızdan beklenen faydalı bir yazı olmuş.
Okuduklarımızı içselleştirip, pratiğe de dökersek, yaşam kalitemizi arttırıp, iç dünyamızın huzurlu olmasını sağlar git gide İnsanlaşırız. Böylelikle içinde yaşamaktan keyif aldığımız renkli ve güzel bir dünya’ya sahip oluruz.