Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) ile Türkiye Felsefe Kurumu’nun ortaklaşa düzenlediği Ulusal Felsefe Kongresi 1-5 Şubat 2023 tarihleri arasında Antalya Akra Barut Otel’de gerçekleştirildi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. Yılına adanan kongrenin açılışını ise duayen felsefecimiz Prof. Dr. İoanna Kuçuradi yaptı. Kuçuradi; kongre kapsamında Konyaaltı Belediyesi Nazım Hikmet Kongre ve Fuar Merkezi’nde gerçekleştirdiği “Felsefe Ne İşe Yarar?” başlıklı söyleşisinde ise şunları söyledi: “Çok farklı uygarlıkların yeşerdiği bu topraklar aynı zamanda felsefenin ve felsefi bilgeliğe dayanan bilgeliğin kaynağını bulduğu topraklardır. Anadolu’da gelişmiş bu felsefe temelli bilgeliğin farklı uygarlıklarda yaşamış bilgelerden; Tales’te, Heraklitos’ta, Yunus Emre’de, Mevlana’da ve daha birçok bilgede ortak iki özellik görüyoruz: Tek ortak kimliğimiz olan “insan olmaya” ve “kendini bilmeye” verdikleri önemdir.”
Bir hafta süren kongrenin neredeyse birçok oturumuna bizzat katılan kıymetli felsefecimiz, tüm yorgunluğuna rağmen “tarihe geçecek bir iş yaptık” dediği kongrenin kapanış toplantısının ardından Martı Dergisi için gerçekleştirmeyi düşündüğüm kısa röportaj için de vakit ayırıp sorularımı içtenlikle cevapladı.
Hadi gelin İoanna Hocamıza kulak verelim…
“100. Yılda Türkiye’de Felsefe” başlıklı Ulusal Felsefe Kongresini değerlendirir misiniz? Bir hafta nasıl geçti?
Bu kongre sanırım en temel amacına ulaştı. Neydi en temel amaç: Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana Türkiye’de felsefe alanında yapılan belli başlı çalışmaların panoramasını çizmekti. Tabii ki bazı eksik yanlar olabilir. Bunların farkındayım ancak büyük ölçüde amacına ulaştı. Bu eksikleri de yayın aşamasında elimizden geldiğince ekleyeceğiz.
Geçtiğimiz günlerdeki söyleşinizde “bu yüzyılda insanların mutluluk takıntısı canımı sıkıyor” demiştiniz. Bunu biraz açabilir misiniz? Mutluluk takıntısı neden ileri geliyor?
İnsanın böyle bir ihtiyacı var. Bu ihtiyaçlar bize öğretiliyor. İnsan iyi hissetmek istiyor. Nasıl iyi hisseder? Öyle insanlar var ki hayatlarında hiç iyi hissetmezler. Mutluluk nedir? İnsanlar ne zaman tatmin olur? İnsanlar hiç olmayacağını düşündüğü bir şey olursa yine memnun olur. Bu bakımdan mutluluk arayışı bana “boş” gelir.
İnsanoğlu, içinde yaşadığımız bu “hız” ve “haz” çağında sizce neyin peşinden koşuyor?
Bilse neyin peşinde koştuğunu, bana kalırsa bir şeyin peşinde koşmuyor. Büyük bir toplulukla sürükleniyor.
“İnsan Hakları Eğitimi Daha Küçük Yaşlarda Verilse İyi Olur.”
Sizce bu çağda peşinden koşulmaya değer şey ne olmalı?
Peşinden koşmayı anlamıyorum. İnsan bir amaç edinmeli. Bütün hayatımızda yapıp ettiklerimizi belirleyen ana amaçlarımız var. O amaçların değerine çok dikkat etmemiz gerekiyor. Geldiğimiz bu dünyada nedir ana istediğimiz? Kimisi araba istiyor kimisi de insana yakışırcasına yaşamak istiyor. Çeşit çeşit… Eğitim yoluyla insanlara bunlar arasındaki değer farkını göstermemiz gerekiyor. Sonrasında herkes kendi başınadır.
İnsan hak ve özgürlükleri bağlamında bugünü nasıl değerlendirirsiniz? Geleceğe ilişkin nasıl bir perspektif çizersiniz?
İnsan Hakları, İkinci Dünya Savaşından bu yana çok konuşuluyor. Ama bugün olan bitene bakarsak; insan haklarının sadece lafı ediliyor. Dünyada koca koca savaşlar oluyor. Olacak şey midir? Bu bakımdan insan haklarının eğitimini başka türlü vermemiz gerekiyor. Yaygın bir şekilde bu eğitimi vermeliyiz. Biz öyle yapmaya çalışıyoruz ki –Türkiye Felsefe Kurumu’nu kastederek– kişiler bir şekilde bunun farkına varırsa belki o zaman kendisi de böyle yaşamak ister. Bizim yapacağımız sadece göstermektir. Ondan sonra yine herkes tek başına. İnsan hakları eğitimi daha küçük yaşlarda verilse daha da iyi olur.
Hocam, bu eğitimlerin daha erken yaşta verilmesi konusunda merkezi ve yerel yönetimlere de görev düşüyor mu?
Pek tabii. Eğitim programlarının hazırlanması gerekiyor. Örgün eğitim için Milli Eğitim ve üniversitelere yaygın eğitim için de belediyelere çok önemli görev düşüyor. Bunu programlı yapmak gerekir.
Siz bir haftadır Antalya’daydınız, belediyelerde –Konyaaltı, Kepez, Muratpaşa– çeşitli konferanslar verdiniz. Belediyelerin, Türkiye Felsefe Kurumu’ndan İnsan Hakları eğitimi konusunda daha derinlikli eğitim programları talep etmesi durumunda gerçekleştirme olanağınız olur mu?
Elbette, istenirse İnsan Hakları konusunda daha uzun soluklu eğitim programları planlayabiliriz. Pandemiden önce Eskişehir Tepebaşı Belediyesiyle “Felsefe Evi” kurma çalışmalarına başladık. Bir dizi konferans gerçekleştirdik. Hastalık ortaya çıkınca kaldı. Hayırlısı ile devam edeceğiz.
Seher Özen Karadeniz