İş Başvurularımda Beni En Şaşırtan Şirketler

Yıllar önce Hürriyet IK’da “Şaşırtan Adaylar” başlığı altında bir yazı okumuştum. Hayli eğlenceli ve şaşırtıcı olan bu yazıda, İK şirketi Robert Half, çalıştığı şirketlere en ilginç adayları sormuş, cevaplar da başlıklar ve kısa öykülerle listelenmişti.

Görüşmede kahvaltı eden adaydan tutun da, referansını yanında getirmeye çalışan ve hatta mülakata köpeği ile bile geleni var. Bence en komiği özgeçmişinde yalan söyleyip, yakalanınca, “Dikkatinizi çekmesine sevindim, aslen oradan mezun olmadım” diyeni.

Malum temponun hızla arttığı iş dünyasında elbette benim de pek çok sayıda tecrübem oldu, ancak masanın öbür ucunda, yani ADAY olarak. Sonra kendime gazetedeki soruyu tersine çevirip sordum, “Beni en çok hangi şirketler şaşırtmıştı?” İşte, size kişisel albümümden seçmeler.

Soğukta bekleten şirket: Karlı bir günde, kalorifer peteği olmayan ve yerleri mermer kaplı bir girişte neredeyse 1 saati aşkın bekletilmem, sıcak birşeylerin ikram edilmesini bir kenara bırakın, beklettiği için İK görevlisinin özür bile dilememesi ve donmuş bir şekilde görüşmeye girmem. İşin ilginci, firmanın faaliyet alanının Sağlık Sektörü olması.

Yüzüme bakmayan İK görevlisi: Sektöründe öncü bir firmada İK görevlisinin, görüşme boyunca yüzüme bakmaması, hay Allah acaba ne yapmalı, çıkıp gitmek ve kendine güven sergilemek mi test ediliyor yoksa dikkatini çekmem mi gerekiyor diye sürekli düşünüp dururken 45 dakikalık gergin mülakatın sona ermesi.

Sigara yasağına rağmen sigara içeriz diyen şirket: Sigara yasağına rağmen şirkette kaba tabiri ile fosur fosur sigara içildiğine görüşme esnasında bizzat şahit olmam, şaşırdığımı görünce, “ee biz Türkler böyleyiz” denmesi ile kendimi bir an için çok uzak diyarlardan gelmiş bir turist gibi hissetmem.

Elimi dakikalarca sert sıkan yönetici: Yöneticinin yeni “Vücut Dili” eğitiminden çıkmış olup bunu test etmek istiyor gibi davranması. Aynen koyun alıp-sattım misali bir 5-10 dakika, elime göre oldukça iri elleriyle tokalaşıp durmamız ve dışarı çıktığımda ellerimin bir hayli morarmış olduğuna bizzat şahit olmam.

Görüşme anında pozisyon değişikliği haberi: Pazarlama Uzmanı olarak başvurduğum şirkette tam da görüşmeye girecekken, “Elimizde pazarlamada değil araştırmada pozisyon kaldı” denmesi, “ancak bu şekilde görüşmeye devam edebileceğiz” diye de eklenmesi. Doğru muydu yoksa esneklik mi test ediliyordu, hala benim için bir muammadır.

Habersiz sınav: Görüşmeye gittiğimde, 3 saatlik yabancı dil sınavına alınacağımı o esnada öğrenmem, ajandamın görüşmeden çıktıktan sonra havaalanına yetişecek olmam nedeniyle dolu olması, bunun için “önce görüşün, testi başka gün yaparsınız” şeklinde yapmış olduğum spontane B planıma İK görevlisinin hayretler içerisinde bakıp “ya bugün hepsini yaparız ya da hiç” diye karşılık vermesi ve hakkımı kaybetmem.

Sonuçta tüm bunlar, bende gülümseten birer anı olarak kaldılar. Bizde “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” diye bilinen atasözünün günümüz iş dünyasına uyarlaması  sanırım “Şirketi tanımak istiyorsan nasıl ve kimlerle iş yaptığına bak” şeklinde olurdu.

Kaliteli ve keyifli mülakatlar diliyorum masanın her iki ucunda oturanlara…

Şeyda Bodur

Önceki İçerikEtkili İnsanların 7 Alışkanlığı, 7. Alışkanlık: Baltanı Bile
Sonraki İçerikKadınlar Yürüyerek Deneyimlerini Paylaştı
Şeyda Bodur
Kendini anlatmak dünyanın en zor şeylerinden biri bence. Sürekli değişip dönüşürken, yaşam biteviye bizi şekillendirirken, sahi ben kimim? Değişmezlerim var mı, varsa neler? Dilerseniz beni yazılarımdan sizler tanıyın. Yine de beni heyecanlandıran kavramlar ortaya bırakayım, birer ipucu niteliğinde; Akdeniz, çiçekler, iletişim-İkizler burcu, Boğaziçi üniversitesi, kız kardeş, hak-miras, nezaket, ilk yaz, disiplin-aylaklık, Türk kahvesi, demli çay-simit, kiraz-karpuz, keyif, keşif, denge, dönüşüm, mistik, holistik, seyahat, sahici paylaşımlar, samimi sohbetler... Burada sadece yazmaktan ve okumaktan bahsetmek istiyorum. Neden mi yazıyorum? Biliyorum bencilce olacak, herşeyden önce bana iyi geliyor. Düşüncelerim netleşiyor, duygularım alan buluyor, sakinleşiyorum, sadeleşiyorum, “O”lanla hizalanıyorum, kendimi ifade ediyorum, üretiyorum, yaratıyorum, yüreğimi ortaya koyuyorum, yaşama katılıyorum, meydan okuyorum, “ben de varım” diyorum, belki ortaklık arıyorum ve daha nicesi...Satırlara sığmaz. Neden mi okuyorum? Sözü bir Usta’ya bırakmak istiyorum izninizle, ne bir kelime eksik ne bir kelime fazla... “Bütün iyi kitapların sonunda, bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda, meltemi senden esen, soluğu sende olan, yeni bir başlangıç vardır…” Edip Cansever