Soru: İyilik nereye kadar iyilik, nereden sonra istismara döner?
Bizler hayatı karşıtlarla, zıtlıklarla öğreniriz. Kısa-uzun, ince-kalın, doğru-yanlış ve iyi-kötü… İnsan zihni böyle çalışır. Fiziksel hayatta bu karşılaştırmalar işe yararken, psikolojik dünyada bir engel olmaya başlayabilir. Ailemiz bize içtenlikle iyi ve kötüyü, doğru ve yanlışı öğretmeye çalışır. Oysa bu kavramlar tamemen görecelidir. Bir toplumda iyi olarak kabul edilen başka bir toplumda kötü olarak kabul edilebilir.
Görecelik dışında diğer bir boyut ise, yapılan eylemin sonuçlarıdır. Biz iyilik yaptığımızı sanarız, oysa belki de yaptığımız onu engellemektir, kötü hissetmektir veya başka bir şey. Bir kuş yumurtadan çıkmaya çalışırken, dışarıdan gelen bir yardım eli yumurtayı kırarsa, kuş çıktığında uçamaz. Kabuğu kırmak için gösterdiği efor onun kanatlarını güçlendirmektedir. Bize göre yaşadığımız olumsuz durumlar sonunda bir hediye bırakır. Bizden borç alan ve borcunu geri vermeye söz vermiş fakir birisi borcunu geri ödemeye kalktığında, ona iyilik yaptığımızı düşünerek ondan bu parayı almazsak onu küçük görmüş olabiliriz.
Her insan kendi kaderi ve kendi dinamikleri ile dünyaya gelir. Bunların çoğunu atalarımızdan taşırız. Bu dinamiklerin en önemlilerinden biri alma-verme dengesidir. Ailesinde sevgi akışında herhangi bir tıkanıklık varsa – ki genelde vardır – kişi ya çok alma ya da çok verme eğiliminde olur. Vermek ve almak hem maddi hem de manevi anlamda olabilir. Ne alan suçludur ne de veren. Milyarca kader birbirleri ile daima temas halindedir ve iç içe geçen bu küçük evrenler sonsuz bir akıl ile kusursuzca yönetilir. Dışarıdan bariz istimar gibi görünen durumda her iki insanın geçmişin payı vardır. Aksi mümkün değildir. Birey arkasındaki yüzbinlerce yıldır gelen sistemin küçücük bir parçasıdır. Çaba, öfke, isyan, şiddet tüm ayrımlar bitene kadar devam edecektir. Tüm sistemler en sonunda tek bir sistemde birleşir.
Soru: Acıyarak iyilik yapmak ile merhamet ile iyilik yapmak arasında nasıl farklar var?
Bakış açımızı değiştirdiğimizde acımanın ne kadar büyük bir kibir olduğunu görmeye başlarız. Acımak durumun olduğu haliyle kabul etmemek ve durumu değiştirme çabasıdır. Yardım etme dürtüsü ile iyilik yaptığımızı düşünürüz. Oysa bu tür bir yardım ardında başka aile dinamikleri yatar. Kişi kendi içindeki sorunlarla yüzleşmediğinden başkalarına yardım ederek kendi egosunu besler. Egonun iyisi, ulvisi olmaz. Parlatılmış ego da yine egodur. Her yardım girişiminde sizin sisteminizde oaradadır ve bu işleri daha da karıştırır.
Dolayısıyla merhamet ile iyilik yapmak kavramı da çok farklı değildir. Belki daha farklı bir ifade merhamet ile yaklaşmak olabilir. Eylem bile değil çünkü bazı durumlarda sadece birinin yanında bulunmanız o kişiye verilebilecek en önemli destektir. Sevgi ve merhamet olduğunda düşünceler, yargılar, iyi-kötü düşünceleri ortadan kalkar. Sadece kalbinizi dinler ve ne yapılması veya ne yapılmaması gerektiğini bilirsiniz. Sanki orada yokmuş gibi…
Deniz Öztaş