Kadınlar Vardır, Kadınlar Her Yerde

“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” Tüm Kadınlarımıza Kutlu Olsun!  da NASIL kutlu olsun? Kutlu olması için kutlanacak şeyler olmalı. Özellikle ülkemizde son yıllarda giderek artan aile içi ve kadına yönelik şiddet bizi kutlama duygusundan uzaklaştırıyor. Kadınlara yönelik düzenlemeler ve mahalle baskısı ile kadın eski eve kapatılmak isteniyor.  Şimdilik bu günün anlamını fark edeceğimiz ve eşit haklara sahip olmanın değerini bilenlerin artması için çabaladığımız gün olsun yeter.

Kadınlar vardır, kadınlar her yerde…  Söz ve müziği Filiz Kerestecioğlu‘na ait bu şarkı ilk kez 17 Mayıs 1987’de yapılan Dayağa Karşı Yürüyüş’te coşkuyla hep birlikte söylenmiş…  

Filiz Kerestecioğlu daha sonra “19. yüzyılın sonlarından 1995 yılına kadar Türkiye’deki kadın mücadelesine panaromik bir bakış getiren belgeselin yapımcısı olmuş. Bu belgeselde “Kadınların köle olarak satıldıkları dönemden, günümüz yıllarına kadar yaşadıkları sorunlara karşı, örgütlü ve bireysel olarak nasıl mücadele verdiklerini özetle anlatırken, geçmişle bugün arasında ilginç paralelliklerde kuruyor.” aşağıda izleyebilirsiniz.

“Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart’ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır. Türkiye’de ise 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanmış.

8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlamış. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can vermiş. İşçilerin cenaze törenine 10.000’i aşkın kişi katılmış. 26 – 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın “Internationaler Frauentag” (International Women’s Day – Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirmiş ve ve öneri oybirliğiyle kabul edilmiş. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etmiş.

Türkiye’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanmış. 1984’ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” kutlanmaya devam ediliyor.”

Dünyada pek çok yerde ve ülkemizde “kadın” hala toplumsal olarak engeller ile karşılaşıyor. Haksızlığa uğruyor, hakkı yeniyor. Yasaların karşısında eşit değil. İş dünyasında aynı işi yaptığı erkekler ile aynı fırsatlara sahip değil.

Eric Fromm’un bir sözü var: “Çağdaşlaşmanın önündeki en büyük engel, özgürlük korkusudur.”  Bugün yaşadıklarımızı çok iyi özetleyen bir söz bu. İnsan, özgürlük korkusu yaşamadan özgürleşmelidir. Daha çağdaş bir yaşam için insan, kadın ve erkek birlikte özgürleşmelidir. İnsan, kadın ve erkek birlikte bireysel yeteneklerini kullanmalıdır, toplum içinde ayrım yapılmadan görev almalıdır. İnsan cinsiyetleri ile değil yetenekleri ile öne çıkmalıdır. Potansiyelini kullanamayan, yeteneklerini geliştiremeyen insan kendi olmaktan, özünden uzaklaşır.
Toplumun yarı nüfusunu oluşturan kadın yetenekleri ile gün ışığına çıkmalıdır. Kadın, anne, sevgili, eş, iş, bilim, sanat insanı ve başka hangi rolü ile sorumluluk alıyorsa, fikirlerinde, kararlarında ve yaşam tarzında özgür olmalıdır.
 
Önceki İçerikKadının Adı Var
Sonraki İçerikDeğişimi Yönetmek
Yasemin Sungur
Yıllar önce okul dönemimin bittiğini söyleseler de ben hayatın tutkulu bir öğrencisi ve seçip aldıkları, özünden kattıkları ile sen izin verirsen ben bir rehber. Ben bir Özgür Martı. Ben bir düşleyen. Kanatlarım ile gelişime, paylaşıma ve değişime keyifle uçarım. İçimizde yaşayan gerçek Martı Jonathan’lara ulaşmak için MartiDergisi.Com’u uçurdum. Şimdi hep birlikte uçuyoruz. Kitapdaşlarımla birlikte Kitap ile Sohbet ederim ve onları İstanbul Oyuncak Müzesin de baş konuk olarak ağırlarım. Oyun oynamayı bırakmadım. Hayatı kelimeler ile anlatmayı, yazmayı ve onların büyüsüne kapılıp Yaz(ı) Kamplarımı keşfe dönüştürmeyi bilirim. Harekete Geçmeyenleri enerjimle uyandırırım. Sevgiyle nefes alıp, şiirle güne başlarım. Aşk ile Can oğlum ve Ceren kızımla, evrende hayat bir başka güzel. Şükür...

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz