Pek çok insan henüz okumadığı bir kitabın içeriği hakkında bilgi edinmekten hoşlanmaz. Hatta kitabın başında yer alan önsözü atlayıp bitirdikten sonra okurlar. Madem okuduğumuz kitabın içeriğini önceden keşfetmeye karşı bu kadar hassasız neden tekrar okuyoruz sorusunun ilgi çekici olduğunu düşünüyorum. Bu soruya verilebilecek ilk cevap okurun kitabı ve yazarını çok sevmesidir. Metne o kadar çok bağlanmıştır ki ömrünün sonuna kadar belki de defalarca okuyacaktır. Fakat kitapları yeniden okumayı sadece bununla sınırlayamayız. Eserin sevilmesi nedeniyle yeniden okunması haricinde başka sebepler de bulunmaktadır. Yazımda özellikle bunlara değineceğim.
Farklı Çeviriden Okumak
Geçmişte bir başka çeviriden okuduğunuz eseri, ikinci kez okumada farklı bir çevirmeni tercih etmeniz size çok daha fazla katkı sağlayacaktır. Çeviri karşılaştırması yapabilmenin yanı sıra eseri farklı bir gözden okuma olanağı da sağlayacaktır. Bu sayede yaptığınız sadece bir ikinci okuma olmayıp birbirinden başka metinleri inceleme imkanıdır. Bir de geçmişte tam metinden okumama ya da nispeten kötü çeviri nedeniyle yaşanan olumsuz deneyimi bertaraf etme adına iyi bir çeviriden tekrar okuma esere gerçek hakkını vermenize de imkan tanıyacaktır. Bu durumu en çok klasik eserlerde yaşıyoruz. Örnek olarak Victor Hugo’nun Sefiller’in Türkçe çevirisi aslında yaklaşık 1800 sayfalık bir hacme sahiptir. Böyle bir metni üçte bir oranında kısaltılmış versiyonundan okuduğunuzda kitaptan almanız gereken edebi lezzete ulaşmanızı engelleyecektir.
Uzun Bir Zaman Sonra Yeniden Okumak
Pek çoğumuz gençlik dönemlerimizde klasik eserleri okuduk. Fakat o zaman okunan klasikler her ne kadar etkileyici olsa da entelektüel birikim eksikliği nedeniyle tek seferde kalma yetersiz olacaktır. Yıllar sonra yeniden okuduğumuzda sanki bambaşka bir eseri okur gibi oluruz. Bunda hem okuduğumuz çeviri, eserin tam metin olması, kalite baskı gibi etkenler hem de gelişen bakış açımız, entelektüel birikimimiz etkilidir. Sadece çeviri eserlerde değil Türk edebiyatı metinlerinde de uzun bir ara verdikten sonra yeniden okuma, metne bambaşka bir gözle bakmamıza neden olacaktır. Belki kimi kitapları yeniden okuduğumuzda geçmişe göre daha az zevk verecektir ama genellikle oldukça faydalı bir okuma olduğunu söylememiz gerekli. Buna örnek olarak Türk edebiyatının önemli kalemlerinden biri olan Yusuf Atılgan’ın eserlerini gösterebiliriz. Aylak Adam ve Anayurt Oteli romanlarını yaşamımızın farklı zamanlarında okuduğumuzda alacağımız lezzet belirgin olarak farklıdır. Aylak Adam’ı gençlikte çok beğenirken aradan yıllar geçtikten sonra yapacağımız yeni okumada yine severiz belki ama aldığımız tatta bir değişim olmuştur. Keza Anayurt Oteli’ne geldiğimizdeyse gençlikte zor bir okuma yapılan ve anlaşılmakta zorlanılan bu romanın değerini yaşamımızın ilerleyen zamanlarında yapacağımız bir tekrar okumada daha iyi anlarız.
Zor Kitapları Yeniden Okumak
Geçmişte gerekli hazırlığı yapmadığımız için okumakta çok zorlandığımız hatta yarım bırakmamak için kendimizle mücadele ettiğimiz kitapları, yıllar geçtikten sonra yeniden okumak yolda altın bulmuşçasına sevinmemize neden olabilir. Oğuz Atay’ın muhteşem romanı Tutunamayanlar ya da Gabriel Garcia Marquez’in büyülü gerçekçilik akımının başyapıtı olarak değerlendiren romanı Yüzyıllık Yalnızlık’tan, bu kitaplara hazır olmama nedeniyle yeterince edebi haz alamamış olabiliriz. Fakat bu eserlerin edebiyat tarihi içindeki yerini de unutmamak gerekli. Bunlar gibi kitaplar çeşitli nedenler okuru zorlamaktadır. Kimisi biçimi, kimisi gerçeküstüyle gerçekliği bir araya getirdiği ve kimisi de bilinç akışı nedeniyle okurun konforunu bozabilmektedir. Ama özellikle 20. yüzyılın başlarından itibaren yazılan kurmaca metinlerde yazarlar okurun rahatlığını ve alışkanlıklarını bozmuşlardır. Bunu yapabilen belli başlı eserler de edebiyat tarihi içinde yerini almıştır. Yukarıda verdiğim iki örnek de okurların ilk okumada zorlanacakları eserlerdir. Yaşamınızın bir başka döneminde mutlaka yeniden okunmalıdır. Okuru edilgenlikten çıkarıp etken olmaya yönelten bunlar gibi kitaplar bizlere büyük bir katkı sağlamaktadırlar.
Son olarak kitapları özellikle kurmaca metinleri yeniden okumak çoğunlukla düşünülenin aksine okura büyük bir katkı vermektedir. Bu hızlı çağda, biraz sosyal medyanın da etkisiyle okurlar daldan dala kitaptan kitaba bir okuma yapmaktadırlar. Okunulacak kitap sayısının çok, ömrün de kısa olduğunu düşünüp bir eseri yalnızca tek seferde okuyup anlayabileceğimiz yanılgısına düşebiliyoruz. Evet, okunacak belki de çok sayıda kitap var ve ömür süremiz bunların hepsini okumaya yetmeyecek. Bunun haklı bir kaygı olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu daldan dala, telaşlı okumayla pek çok eserin hakkını veremeden okuduğumuzu da unutmamamız gerekli. Bundandır ki yeniden okuma, metinlere gereken değeri vermemizi sağlayacak en etkili yöntemlerden biridir.
Turhan Yıldırım