Bu yılki 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde fark ettim ki, öğrencilik hayatım boyunca – mecburen çekilen toplu fotolar hariç- hiçbir öğretmenimle fotoğraf çektirmemişim. O zamanlar sosyal medya ve akıllı telefonlar yoktu elbet ama öğretmenler de fotoğraf çektirme arzusu uyandıracak özellikte değildi.
İyileri vardı belki, ancak kötülerin şiddetine hiçbir zaman karşı çıkmadılar. Karı koca arasına girmeyip, şikâyetçi kadınları vahşi kocalarına teslim eden polisler gibiydiler.
Yetişkin Mine öğretmenlerini affetti ama çocuk Mine 35 senedir affedemiyor.
Favorilerinden tutularak havaya kaldırılan bedenler, tahtalara vurulan kafalar, çıt çıkmayan sınıfta şaklayan tokatlar, sıra dayakları, bir gülüş, kesilmeyen bir saç, bir küçük konuşma ardından gelen tekmeler, sadist öğretmenlerin şiddet anında yüzlerindeki hafif sırıtışla bütünleşen iğrenç ifadeleri, bazen tüm sınıfın içinde ya da bayrak töreninde tek başına azarlanmak, dayak yemek, hevesle yazdığınız bir şiiri, yazıyı yerin dibine sokup “ilham perilerinizi” de yazdıklarınızla beraber yerin yedi kat dibine gömen vicdansızlar…
Bunlar unutulamıyor…
Ne mutlu bana ki, okuldan kurtulduktan sonra harika öğretmenler girdi hayatıma. “Keşke benim de bunlar gibi öğretmenlerim olsaydı” dediğim güzel insanlar…
Çocuklarla onların dünyasına girerek iletişim kuran, hayallerini gerçekleştirmeleri için cesaretlendiren, potansiyellerini ortaya çıkaran ve geliştiren, onları dinleyen, sevgi ve saygı duyan, gururlarını incitmeyen, şiddet uygulamayan, mesleğini seven, fark yaratan tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.
Şirin Mine Kılıç