Broadway’in en uzun soluklu müzikallerinden biri olan, Tony ve Olivier ödüllü “Beauty and the Beast” müzikali 20. Yıl Özel Turnesi kapsamında İstanbul’daydı. 8 – 26 Ekim tarihleri arasında sahnelenen müzikal, bence bugüne dek Türkiye’ye gelen müzikaller arasında en başarılı prodüksiyondu. 20’den fazla ülkede 28 bin kez sahnelenen, 35 milyon seyirciye ulaşan Beauty and the Beast, Broadway’e uyarlanan ilk Disney filmi olarak tarihe geçti.
Bu başarı bir tesadüf değil. Çünkü müzikal alanında en ünlü isimlerin imzasını taşıyor. Oyunun müzikleri, Disney’in animasyon filminde besteleri yapan Alan Menken’a, sözleri ise yine aynı filmin söz yazarı Howard Ashman ile Tim Rice’a ait. Müzikalin senaryosu ise Aslan Kral, Alice Harikalar Diyarında ve Malefiz filmlerinin senaristi Linda Woolverton tarafından yazıldı.
Nerdeyse bir kuşağı etkileyen “Güzel ve Çirkin” animasyonunu izlemeyen, masal kitabını okumayan küçük kız kalmamıştır herhalde. Hatta Disney’in prensesleriyle büyüyen bir nesil için Belle’i kanlı canlı sahnede görmek hayli heyecan verici idi. Animasyondan aşina olduğumuz saat (Cogsworth), çaydanlık (Mrs.Potts), fincan (Chip) ve şamdan (Lumiere) karakterleri de müthiş yaratıcı kostümlerle yine aynı sahnedeyken üstelik…
Tüm bunlara ek olarak kayarak ya da dönerek hızla değişen sahneler, parlak cıvıl cıvıl renkli dekorlar ve etkileyici kostümleri sizi bambaşka duygulara sürüklüyor. Beast’in esprileriyle eğleniyor, Belle’in şarkılarına eşlik ediyor ve bu büyük aşka bazen hüzünlenerek, bazen neşelenerek tanık oluyorsunuz. Müzikalin sahne tasarımı da bir o kadar göz alıcıydı. Her yaş grubunun sıkılmadan izlediği bu oyundan çocuklar neşeyle, büyüklerse çocuk yanlarını hatırlamanın keyfiyle ayrıldı. Benimse aklımda Belle’in söylediği “kalbimizin olduğu yer yuvamızdır” sözleri kaldı…
Ekim ayının bizi çocukluğumuza ve ilk gençlik yıllarımıza götüren bir başka etkinliği de “Dünden Bugüne Eurovision” konseriydi. Yarışmanın tarihine canlı tanıklık eden Bülent Özveren’in sunduğu konser bu yıl 3.kez yapıldı. Hem de sürpriz bir konukla: “Bay Eurovision” olarak tanınan İrlandalı şarkıcı ve besteci Johnny Logan! Bugüne kadar şarkıcı olarak iki, besteci olarak da bir kez olmak üzere tam üç kez Eurovision’u kazanan Logan bir rekorun sahibi. Ülkemizdeki sempatisi ise bir dönem “milli enişte” olmasından da kaynaklanıyor. Sahnede, burada geçirdiği dönemlere ait anıları neşeyle aktarırken, hala kendisini gören Türkler’in, nasıl “enişte” diye koşup sarıldıklarını da anlattı. Ve “enişte”yi Türkçe telaffuz etti. Türkçe kelimeleri söylemedeki başarısı, burada geçirdiği zamanın, hiç de azımsanmayacak bir süre olduğunu kanıtlıyordu.
Kendisine yarışmayı kazandıran şarkıları söylemeye “What’s Another Year”la başladı. “Why Me”yle devam etti ve “Hold Me Now”la noktaladı. Ağaran saçlarına rağmen sesi ve yakışıklı bebek yüzü hiç değişmemişti. İçten anlatımı ve sempatik tavırlarıyla salonda bulunan herkesin kalbini bir kez daha fethetti.
Konserin ev sahibi İBB Kent Orkestrası aralıksız iki saat süren konserde bizi, bir yarışmanın Türkiye elemelerine, bir yurt dışında yapılan finallerine götürdü. Yıllar içersinde dolaştırdı. Konser, sonuncu olduğumuz ilk Eurovision şarkımız “Seninle Bir Dakika” ile başladı, birincilik kazandığımız “Everyway That I Can”le sona erdi. “Waterloo”dan, “Where Are You”ya, “Fairytale”den “Number One”a pek çok unutulmaz şarkı dinledik. Bülent Özveren’in bizzat tanıklık edip, sunduğu yarışmalardan anılar topladık. Orkestranın başarılı solistleri Bülent Tekakpınar, Oya Şar, Sinem Yalçınkaya ve Onur Turan parçaları en az orijinalleri kadar başarıyla seslendirdi. Meğer Eurovision şarkıları, hayatımızın ne çok dönemine ve anısına fon müziği olmuş…