İlk Maymunlar Cehennemi filminin üzerinden kırk altı yıl geçmiş. Neredeyse yarım asır.. Tabi ben o zamanlar daha vitamin bile değildim. Filmi otuz küsür yıl sonra izlediğimde korsan VCD’cilerin Akmar civarında rahatça dolaştığı günlerdi. Filmi babamın ısrarları sonucu almıştım. Geçen onca seneye rağmen filmin, özellikle de sinema tarihine geçmiş son sahnesi ile, beni etkilediğini hatırlıyorum. Orjinal filmi izlememden kısa süre sonra Tim Burton versiyonunun posterlerini sinema salonu girişlerinde görmüştüm. Zırh giymiş dev bir goril, elinde kocaman bir kılıçla, korkutucu korkutucu duruyordu. Heralde o zamanlar fantastikedebiyata olan yoğun ilgimden olacak bu posteri ne zaman görsem onu uzun uzun incelerdim. İnsanın tüylerini diken diken eden, karanlık ve vahşi bir tarzı vardı. Ne yazık ki Tim Burton’un bu yeniden çevriminin akılda kalan tek güzel yanı sadece bu poster oldu. Filmin ne geneli ne de ‘çarpıcı’ finali ilk filmin yanına bile yaklaşamıyordu. Bu filmin ağızda bıraktığı kötü tattan olacak Maymunlar Cehennemi: Başlangıç’ı duyduğlumda pek heyecanlanmamıştım. Fakat filmin yönetmeni Rupert Wyatt beni ve benim gibi düşünen herkesi ters köşeye yatırdı. Alzheimer’ın tedavisini bulmaya çalışan bir bilimadamını ve onun deneği Ceasar’ı anlatan film beklentilerimizin oldukça üzerindeydi. Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti, Başlangıç’ın bıraktığı yerden devam ediyor. Daha doğrusu ilk filmden tam on sene sonrasından…
Başlangıç’ın sonunda Ceasar ve kurtardığı denekler kendilerine ait bir dünya kurmak için San Francisco’dan kaçıyorlardı. Şafak Vakti, maymunların zekileşmesini tetikleyen formülün dünyaya yayılmasını anlatarak başlıyor. Simian gribine yol açan formül dünya nüfusunun büyük bir kısmını ortadan kaldırıyor. Birçok kıyamet sonrası filmden alışık olduğumuz üzere devletler yıkılıyor ve hayatta kalanlar küçük topluluklar oluşturuyor. Filmin başında Ceasar ve onun önderliğindeki maymunların kendilerine ait bir medeniyet kurduklarını görüyoruz. İnsanlardan on kıştır haber almamışlar. Tabi ki bu güzel günler bir grup insanla karşılaşmalarıyla son buluyor. Sayıca çok az kalan ve şehirde konumlanan insan topluluğunun enerji kaynakları bitmek üzere. Bu yüzden son şans olarak şehre elektrik sağlayan barajı çalıştırmaya karar veriyorlar. Fakat barajla aralarında Ceasar ve önderlik ettiği topluluk var. İnsanlara yardım etmek konusunda maymunlar arasından farklı sesler çıkmaya başlıyor. Ceasar insanlara yardım etmeleri gerektiğini söylerken ilk filmden de hatırlayacağınız Koba onları yok etme taraftarı. Tabi ki bu ikilik insanlar arasında da var. Zaten bu çatışma filmimizin hikayesinin temelini oluşturuyor.
Bu seferki filmin yönetmen koltuğunda Matt Reeves var. Reeves, Cloverfield ve Let me In filmleriyle dikkatleri üzerine çekmiş bir yönetmen. Bu filmiyle de beklentileri fazlasıyla karşılamayı başarıyor. Anlattığı hikayeyi ” karşılıklı güven” üzerine inşa eden film her iki tarafın da çürük yumurtalarını göstererek iyilik- kötülük gibi kavramların türlerle ilgisi olmadığını bizlere gösteriyor. Bunları anlatırken de bir an olsun seyirciyi sıkmamayı veya klişeye kaçmamayı başarıyor. Bir sonraki sahmede neler olacağını tahmin etseniz bile heyecanlanmadan kendinizi alamıyorsunuz. Özellikle maymunlar topluluğunun içinde geçen kısımlar çok eğlenceli olmuş. Burada Ceasar’ı canlandıran Andy Serkis’ e de şapka çıkarmak gerekiyor. Oyuncu Gollum’dan beri her rolde göz doldurmaya devam ediyor. Ceasar son zamanlarda izlediğim en güçlü karakterlerden biri.
Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti, eğer ilk filmden hoaşlandıysanız sizi oldukça tatmin edecek. Bu film de eski klasiğin hak ettiği kaliteyi bizlere fazlasıyla sağlamayı başarmış.
İyi seyirler.