Metin Uca, zeka fışkıran sözleri, sürekli üreten beyni, bilgi birikimi, dobralığı, pozitif enerjisi, ilkeli duruşu bünyesine sığdırabilmiş, Türkçeyi büyük bir etkinlikle kullanan, çok güzel bir insan, yaramaz ama sevimli çocuk oluşu.
TV hayatı ile gönlümüze taht kurması, oyunları, kitapları, sahne gösterileri.
Biz onu yitirdik… Üzgünüm.
Metin Uca’nın hikayesi, kendi ifadesi ile; 1961’de hisli bir Kasım akşamı İstanbul’da başlıyor. Söğüt’ün köklü ailelerinden birinin kızıyla, Hakkari’li bir ‘züğürt ağa’ oğlunun aşk çocuğu olarak…
Metin Uca’ nın çocukluk anıları Ankara’dan başlıyor. Babasının elinden tutup, Ulus’ta yağmur altında ‘Halkçı Ecevit’ diye bağıran, hayalleri olan, memur bir ailenin çocuğu. Daha eşitlikçi daha özgür, herkesin daha iyi koşullarda yaşadığı, daha iyi bir Türkiye arayışında Ankara’da geçen yıllar.
İTÜ Jeoloji Mühendisliği’ni bitirip 6 ay mühendislik yaptıktan sonra, yine bir ezberi bozarak “Bir şeyi iyi yapamayacağı, başaramayacağına inandığında yarı yolda bırakmayı tercih ediyor. Kaliteli, bilimsel bir üniversite eğitiminden aldığı, bilimsel kuşkuculuk, neden- sonuç ilişkisi, asla itaat etmeme ve soruları yüksek sesle paylaşma özelliği taşıyor…
“Bir hayalim var benim, her zaman bunun için uğraştım. Bu topraklarda yaşayan herkesin birinci sınıf vatandaş olduğu ve hayatı da eşit paylaştığı bir Türkiye özlemi duyuyorum” diyen Uca, O’nu seven bizlere.
“Bu ülke yükseklik korkusu olan herkesin pilot olacak cesareti gösterdiği gün kurtulur.” diyor
Bir televizyoncu, sunucu, sesini kesmeye çalıştılar o da kalemini inandıklarını yazmak için her zaman sakınmadan kullandı.
“Derler ki. Yaşadığımız günlerin en büyük sorunu cehaletin örgütlülüğü ve onun getirdiği cahilin fütursuz cesaretidir. Sizce de toplumsal delirmemizin, değerlerimizi altüst edişimizin temelinde bu cehalet ve onun sırtını sıvazlayarak gücünü koruyanların büyük bir katkısı yok mu?”
Çok erken bir ayrılık oldu. Özgünlüğünü hiç yitirmeyen, her zaman güldürmenin ve gülmenin yolunu bulan zarif adam. Metin Uca’nın gidişiyle şimdi biraz daha yalnız, biraz daha yoksuluz…
Sağlık nedeniyle ayağa kalkmamam gereken bir dönemde (99 – 2000 yılında) günlerimi anlamlı kıldığın için ayrıca teşekkür ederim.
Metin Uca’ya.Onun Günaydın Türkiye programı ile televizyon birden, eğitici kimliğine bürünüyor; umut ve ilham buluyor, güç ve enerji kazanıyordum.
Gülen gözleriyle medenî karşı duruşu, 100 asık suratlı adamın bağrışından daha güçlüydü.
Aynı zaman diliminde hem Türkiye’ye, hem bebeğimin yaşama bağlanışına, gelişimine çok güçlü katkıları olduğunu düşünüyorum ki mecburi istikametle, doğumu Ankara’da gerçekleşti. Biz Ankara Kent kültüründen nasibini alanlar, öğrenme sevdalısı, biraz inatçı, gözü pek, bir o kadar romantik insanlar değil miyiz..?
Dolanı dolanı gelir
Ölüm yavaşça yavaşça
Kırıldı kanadım kalkmaz
Kolum yavaşça yavaşça
-Âşık Mesleki
Güle güle güzel insan #MetinUca 💓
Işın Abacı