Şimdi her şeyi bir kenara bırakıp, güzel bir müzik eşliğinde bu yazıyı okumaya odaklanın. Çünkü oldukça keyifli bir sohbet olacak bu. Kitap ile Sohbet, sadece kitabın konuk edildiği ve okuduğunuz sayfaları sohbetle ballandırdığınız harika bir sohbettir. Her salı, İstanbul Oyuncak Müzesi’nde Yasemin Sungur önderliğinde yapılır. Bir sezon boyunca muhteşem kitaplar okunur, okutulur. Bazıları bilgi dağarcığınızı geliştirirken bazıları sizi oldukça çok etkisi altında bırakır. İşte beni oldukça etkisi altında bırakan kitap: Hayat.
Yazarı Engin Geçtan, uzmanlık alanı psikiyatri olup, aynı zamanda iyi bir kalemi var. Gelelim bugünkü konuğumuz HAYAT’a.
Yazar kitapta yaşamdan ve yaşadığı tecrübelerden ve okuduğu harika bilgilerden bir psikiyatrist diliyle bahsediyor. Yaşadığımız hayatın içinde bazen göremediğimiz yerleri bize ışık tutarak aktarıyor. Samimi ve içten anlatımı kitabı kolay okumanızı sağlıyor. Kitapla birlikte tıpkı bir nehirde kürek çeker gibi sürüklenip gidiyorsunuz. Çok severim ben böyle kitapları. Çünkü sizin zihninize tıpkı bir koşucu gibi egzersiz yaptırır ve beyninizin kaslandığını okudukça hissedersiniz.
Kitaptan detaylı bahsetmek yerine, altını çizdiğim ve beni çarpan yerleri iletmek istiyorum. Çünkü “Kitap ile Sohbet” etkinliğinde bu şekilde paylaşımlar yapıyoruz birbirimize. Olur da yazdıklarım sizi heyecanlandırır ve sizde kitabı satın almak için koşa koşa kitapçıya gidersiniz.
- “Öğrenme süreci zaman zaman riskler içerir, insanın tanımadığı yanlarıyla yüzleşmesinin rahatsızlığını yaşaması gibi. Bundan kaçınarak öğrenilenler, korteksler arası ilişkiler olarak sınırlanır ve böyle bir temelde kurulacak yeni ilişkiler de sınırlar içinde sürdürülebilir. Bence, özellikle psikiyatri gibi alanlar ortak yaşantılar içinde öğrenilebilir, kendini ilişki sorumluluğundan esirgeyerek değil.”
- “Eğer bir taşa takılıp tökezlersem o taştan yürüdüğüm yere dikkat etmeyi öğrenirim. O andaki ‘Guru’m odur, çünkü bana bir şey öğretmiştir. O bana bir şeyler öğretmesini beklediğim biri değildir. Eğer bir şey öğrenememişsem öğretici de yoktur. Ne var ki insanlar, genellikle, kendilerine guru gibi görünen insanların peşinden gitmeyi seçiyorlar. Oysa insanlık kavramı bundan çok daha yüksektir, çünkü insanlar bireydir, bir öğreticinin sürecinden geçmesi gereken nesneler değil…”
- “Tedavi süreci içinde bence psikoterapistin yapması gereken şey, sahip çocuğun tedavi ortamını işgal etmesine hiçbir şekilde izin vermeyerek çaresiz çocuğa ulaşıp onunla ilişki kurmaya çalışmasıdır.”
- “Maskelenmiş depresyon yaşayan insanların önemli bir özelliği daha var: Hayata hakkını vererek katılamamaktır ve duygusal dünyalarında risk almaktan kaçınmak.”
Hayatınızdan kitapları ve öğrenmeyi hiç eksik etmeyin. Okuyun, öğrenme sevinci içinde kalın ve öğrendiklerinizi cömertçe paylaşın.
Sevgilerimle
Zeliha Dağhan