Geçen aylarda Yazar ile Sohbet’te İrem Uzunhasanoğlu ile tanışma şansı yakaladık. Ufkun Öte Yanı kitabı ile ilgili yazma, yazar olma deneyimleri hakkında çok keyifli sohbet ettik. Bu kitapla kavuşma, kavuşamama meseleleri, suyun iyileştirici yanı, şifacılık, derin mavilikler, yazma sanatı, aynı denize kıyısı olan insanlar, anılar ve bir aşkın trajedisi içine giriyoruz. Ufkun Öte Yanı’na gitmenin yani hayatını değiştirmenin ya da kabuğunu kırmanın nasıl bir içsel yolculuk olabileceğini yazarın iç sesiyle okuyor ve daha iyi anlayabiliyoruz.
“Geride bıraktıklarımızı bize ‘dur’ demediği için mi terk ederiz yoksa ‘git’ dediği için mi?”
Muazzam bir hikâye, büyük bir sır, sürükleyici bir anlatıma sahip bu roman bizi kitaptaki kahramanlarla birlikte İstanbul, Kıbrıs, Edirne ve Yunanistan’a yolculuğa çıkarıyor. Hem de kulağımızda Rumeli türkülerinin tınılarıyla…
Ana karakter Refika… Refika’nın Hristo’su… Hristo’nun ikirciklikleri… Bir yandan yaşanan bu hüzünlü aşka şahit olurken bir yandan heyecanını ve sürükleyiciliğini bir an olsun bile kaybetmeyen olaylarda gizemli bir arayış içinde olan Aren’e eşlik ediyoruz. Kısaca farklı insanların farklı hikâyelerini okuyor ve kendimizi yer yer şiirselliğin duyguları yansıtmadaki vuruculuğunun içinde buluyoruz.
“Suya ve göğe yazılı hikâyemsin, dedim.
Hikâyen hikâyemdir, dedi.
Havalar soğuyor artık, dedim.
Yüreğim sıcacık, dedi.
Geceleri üzerimi açarım ben, dedim.
Sen aç ben örterim, dedi.”
Yazarın, romanı yazış hikâyesi de okunmaya değer. Yazarın, Kıbrıs’taki Dipkarpaz Manastır’ını görüp vurulunca yazma fikrinin ortaya çıktığı ve romanı yazarken defalarca ziyaret ettiği topraklardan başlayarak gelen bir yol hikâyesi denilebilir buna. Roman, yazım aşamasında uzun süre dinlenmeye bırakılan bir geçmişe sahip. Kâh bilgisayarda kâh elde yazma ile iki sene süren bir zamanı kapsıyor. Romanda otuza yakın karakter bulunuyor. İçlerinden heyecan uyandıracak birinin seçimi yapılacakken “Biliyor musun kitaptaki tüm karakterlerin ufukla bir derdi var” cümlesiyle karşılaşıyorsunuz. Bu süreç,
hissikablelvuku ile kitabın adına karar verilmesini de içinde barındırıyor.
“Yazmak delilikti ama yazmamak daha büyük bir delilik.”
Kısacası yazım yolculuğuna çıkan herkesin ilham alacağı biri İrem Uzunhasanoğlu. Okuruyla iç içe olmayı seven, sıcakkanlı, enerjik, konuşkan, paylaşıma açık, eğitimci ve yazar kimliğiyle ön plana çıkan ve okurlarını kendi içsel yolculuğuna davet eden biri.
“Yazar dediğin toplumun çok iyi bir gözlemcisi olacak, devamlı çantasında öyküler biriktirecek. Kalem beni nereye götürürse yazarım demek yanlış bir biçimdir. Ne yazdığını ve neden yazdığını bileceksin.”
Yazarın bir diğer kitabını, Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleşen nüfus mübadelesini ve göçü anlatan, tarihle aramızdaki mesafenin o kadar uzak olmadığını, elimizi uzatsak hissedebileceğimizi, görmeyi tercih etmediğimiz kederler hakkında bilgi sahibi olmanın önemini hatırlatan Gitme Gül Yanakların Solar romanını da şevkle tavsiye ediyorum. Kitap, Ege Denizi’nin her iki yakasına, zeytin ağaçlarına, sakız kokusuna ve derin maviye selam yolluyor.
Şimdi ise 12 Ağustos 2020 Çarşamba günü yazarımızın üçüncü romanı olan Evvel Bahar yolculuğuna çıktı. Yolunun bahar olacağına ve okurlarına bahar getireceğine eminim.
Teşekkürler İrem Uzunhasanoğlu. Bizi, seninle ve kitaplarınla tanıştırdığın için.
Daha güzel sohbetlerde kitaplarla buluşalım.
Kalemin su gibi aksın, sözün sonsuz olsun.
Ufkun ötesindeki nice güzelliklere…
Sevgilerle,
Aybike Akgün