Okurun Gözünden: Vildan Külahlı Tanış – Çizgide Bir Kukla

Vildan Külahlı Tanış’ın ilk öykü kitabı Çizgide Bir Kukla Everest Yayınları tarafından bu yılın mart ayında yayımlandı. İçinde on iki öykünün yer aldığı bu eser, daha önce çeşitli yarışmalarda ödül almış metinlerle göze çarpıyor. Örneğin bu eser ismini veren ifadenin yer aldığı öykü olan “Uzun Düz Çizgiler” 2020 yılında Bursa Nilüfer Belediyesi’nin “Yılın Yazarı” kapsamında düzenlediği Fakir Baykurt Öykü Ödülü’nü kazanmış. Kitabın üçüncü sırasında yer alan bu öyküyü okuduğunuzda, güçlü anlatımı ve dikkat çekici finaliyle böyle bir ödüle değer görülmesinin ne kadar da doğal olduğunu görebiliyorsunuz. 

Bu kitaptaki öykülerde anlatılanlar, hayatın içinden bildiğimiz kimi olumsuz durumlar ve çatışmalardan oluşuyor. Ölüm, hastalık, yalnızlık, çaresizlik, yaşlılık gibi durumlar yapıttaki öykülerin ortak teması. Yazarın başarısıysa anlatacaklarını canımızı nispeten az acıtarak incitmeden, ince ince cümlelerine aktarabilmesinde yatıyor. Öyküler boyunca mücevher gibi işlenmiş pek çok harikulade cümleyi okuyabiliyoruz. Bunlardan birkaç örnek vermek istiyorum:

“Şimdi koca yatakta cansız bir mankene dönüşmüş, yatıyor. Bu demir karyola onun saksısı. Renksiz, biçimsiz.” s.32

“Bezelyeleri kenara itekliyorum çatalın ucuyla. Bu yeşil küçük toplar galaksinin dışında kalmış birer gezegeni andırıyor.” s.53

“Bütün kelimelerden daha büyük, daha derin, daha acımasız, daha melankolik tek bir kelime: Yalnızım. Diyemedi. Temizlediği boğazına bir yumru gibi oturttu kelimeyi. Sesi dipsiz bir kuyunun içine çekildi.” s.64

Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz ama kitaba ismini veren ifadeye, çizgide bir kuklaya geçmek istiyorum. Eserdeki karakterler ister kendi isterse de anlatıcının sesiyle olsun, bir çizginin üzerinde oynatılan kuklalar gibiler. Hayatın darbesini bir şekilde yemiş, yaşam güçleri azalmış karakterlerden oluşuyor öyküler. Açık havada bile şemsiyesini bırakmayan bir kadın, Falcı Fikret’in ikili yaşamı, babasının hastane odasındaki eriyişine tanık olan evlat, Yalnızlar Geçidi’ne muhtaç olan yaşlı adam, yaşarken ölmek durumunda kalan piyanist şantör… Bir bakıma çaresini yitirmiş insanların kâğıt kesiği acılarını okuyoruz bu öykülerde. 

Vildan Külahlı Tanış öykülerinde acıyı ince ince, yavaşça, çiseleyen yağmurun sesiyle bizlere ulaştırıyor. Her bir metinde keskin bir elemi karakterlerde görebiliyoruz. Anlatılan durumlar esasen kolay değil, okurun rahatlıkla boğazında yumru olarak kalabilecek güçlü acılar. Ama bunları anlatırken yazarın kalemi öyle güzel bir dile sahip ki sarsıcı finale doğru sakince akan suyun üzerinde gidiyoruz. Metin boyunca üzerimize cümleler çiseliyor, sona geldiğimizdeyse artık başımızdan aşağıya iri yağmur damlalarının düşüşünügörüyoruz. Sanki bir girdabın içine doğru yavaş yavaş sürükleniyor. Tıpkı “Uzun Düz Çizgiler” öyküsünde olduğu gibi finaldeki oldukça sarsıcı sona -incelikli anlatım diliyle- adım adım ilerliyoruz. 

Yazarın biçimsel anlamda farklılık gösteren iki öyküsünü de incelememde anmak istiyorum. Geçtiğimiz sene Metin Nart’ın İthaki Yayınları tarafından yayımlanan Zellenbur’un Sıradan Bir Günü adlı kitabında, öyküler boyunca devam eden Kemal Koton isimli kurmaca bir yazar karakter bulunuyordu. Çizgide Bir Kukla kitabında yer alan “Yeşil Mürekkep” adlı öykünün tamamen Kemal Koton karakteri üzerine kurulduğunu, Metin Nart’ın özellikle “Hokka Divit” isimli metniyle yoğun bir metinler arası ilişki içinde bulunduğunu görebiliyoruz. Keza kitabın sonunda yer alan “Aziz’in Hikâyesi” adlı metinde, kitabın kendi içindeki öykülerle “Uzun Düz Çizgiler” ve “Yeşil Mürekkep” ile yoğun bir metinler arası ilişki kurulduğuna şahit oluyoruz. Özellikle son öyküde yer alan yazarlığa dair anlatımın da oldukça keyifli olduğunu belirtmem gerekiyor. 

İncelemeyi bitirirken son olarak şunları söylemek istiyorum. Karşımızda yetkin anlatım diliyle yazılmış, bir ilk eser için oldukça başarılı öyküler bulunuyor. Yazarın üslubunun güzelliği, acıların okuru kanatarak değil de ince ince verilişi, üstünde titizlikle çalışmış cümlelerin, paragrafların varlığı gibi nedenlerle öykü kitabı okumayı seven her okurun bu harikulade eseri -hiç vakit kaybetmeden- okumasını bir öykücü olarak tavsiye ediyorum. 

Turhan Yıldırım

Önceki İçerikSEV’den Deprem Bölgesinde Eğitim Ve Gelişimi Desteklemek Amacıyla “Hediye Kitap” Kampanyası
Sonraki İçerikBiraz Atalık Tohum, Biraz Siyez, Biraz Sevim Özsoy…
Turhan Yıldırım
22.07.1983 tarihinde İstanbul’da doğdu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme bölümünü bitirdikten sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde İşletme üstüne lisansüstü eğitimini tamamladı. Şiir, deneme ve öykü türündeki yazıları Temrin, Kitapçı ve Edebiyatist dergilerinde yayınlandı. Ayrıca Son Gemi ve Martı e-dergilerinde öyküleri yayınlanmıştır.