Onaran Özlem

Hikâyeye soru sorarak başlıyorsam, açıklanması, öğrenilmesi ya da yatıştırılması gereken bir şeyler vardır.  Hikâyelerimizdeki duygusal yaraları onaran nedir? Geçen zaman mı, yaşlanan beden ve akıl mı, yoksa özlem mi?

Benim cevabım özlem oldu. Çünkü eski yaralı zamanlara cesurca tekrar tekrar götüren, yaşanan her şeyi dönüştürendir özlem. Yaralayan hikâyelerden iyi parçaları toplayıp bir araya getirmektir, özlem. Yolu uzaklara düşenlerin dönüş biletini aldırandır. Çocukluk anılarının ekmek, kestane, mısır kokusudur, özlem. Bize böyle duygular yaşattığı için mi taşırız bu duyguyu zihnimizde, yoksa yaranın panzehri diyebilir miyiz? Elbette panzehir, hem iyileştirici hem de özlem yüklü bir kelime.

Kararlarımız yaşadıklarımız mıdır? Yoksa yaşarken öyle yanı başımızda kendiliğinden her şey olur da, biz sonuçlardan mı kararlar çıkarırız? O kararlar ki bazen terk etme, bazen yok etme, bazen de kabullenme ile sonuçlanır.

Terk edip gitmek, olanı olduğu gibi bir virgül ile zamana bırakmaktır. Özlem merhemi ile kolayca onarılandır terk etmeler. Zaman geçer, olayında hislerinde üzerimizdeki tesir gücü azalır ve boşluklar oluşmaya başlar. Özlem, terk etme ya da edilmenin iyi ve öfkeli yanlarını, duygusallık ve adalet mayasıyla görünür hale getiren, boşlukları dolduran, onarandır.

Sonlandıran, dağıtan, yok eden yaralanmalar öyle bir yaradır ki var olanı parçalamış, sayfalar yakılmış, yırtılmıştır. Şimdi kısa bir sessizlik zamanına gizlenmiştir, özlem. Sonrasında yeni tasarımın mimarıdır, özlem. Ders çıkarıp, eksikleri giderip, yanlışları düzeltip ana fikri yeniden yaratmanın adıdır.

En zor olan ve en uzun tamir edilen kabullenmedir. Kabullenme, gözlerini görmeye, kulaklarını işitmeye, dilini söylemeye kapatmaktır. Kabullenme, duygularını yok sayma ya da etkisinin yaratacağı korkuya karşı var olma halini bir yerlere hapsetmedir. Özlem bu hapis duygusundan özgürleşmekle kendini göstermeye başlar. Yavaş yavaş, hatta biraz sinsi, biraz da kibirlidir. Ortaya çıktıkça, özgüvenin arkadaşlığını, yaş almanın olgunluğunu, deneyimlerin birikimini ister. Güçlendikçe,  dal budak salar tüm kabullenilmiş zamanlardan intikamını özlem ateşiyle alır. Özlem artık isyanın, yeni tasarımların, kimlik oluşumlarının adıdır. Özlem küllerinden yeniden var edendir.

Başarmak istediğiniz bir şeyde ilk başarısız denemeden sonra, başarma özlemi tekrar, tekrar deneme motivasyonudur. Aklın arzusu ne olursa olsun, kalbinin arzusunda ısrar etmek, kendimizi onurlandırmaktır, özlem.  Engellerin motive edici sihirli sözcüğüdür. Yaralarımızı ve onunla birlikte dünyamızı değiştiren küçük, bilinçli seçimlerimizin gizli adıdır. Başucunda özlem olanın sarılmamış, onarılmamış yarası kalmama halidir.

Özlemle sarılmak, özlemle anmak, özlemle beklemek yaşam yolumuzun hiç sönmeyen aydınlatıcı ışığıdır. Özlem ışığınız hiç sönmesin.

 Ayşem Kaya

 

Önceki İçerikDüşsel Bir Röportaj: Akordeoncu Madam Anahit
Sonraki İçerikErgenler Gerçekten Sorunlu mu?
Aysem Kaya
Daimi şiirinde “Ne olsa kışın sonu bahardır” demiş. Bende İstanbul’da bir Mart ortası dünyaya geldim. İlk, orta lise eğitiminden sonra İstanbul Üniversitesi tüm yaşantımı kapladı.2018 yılında üniversite bölündükten sonra İÜ-Cerrahpaşa ile moleküllerin, reaksiyonların bize söylediği sağlık şifrelerini çözmeye devam ediyorum. Yüksekokulda farklı disiplinlerin akademik eğitimde rol almak keyifli, eğitici ve oldukça öğretici bir süreç olarak hayatımı dolduruyor. Yazmayı, okumayı, neşeli şarkılar söylemeyi seviyorum. Kız çocuklarının eğitimini toplumu yönlendiren kadındır duygusu ile önemsiyorum. Sosyal fayda olarak kız çocuklarının eğitimi ve toplumda satranç eğitiminin yaygınlaşması için dernek çalışmalarına devam ediyorum. Ben kendimi yaşam boyu öğrenen, öğrenci gibi görmeyi seviyorum. Öğrenme yolculuğumda “taşı kıran suyun sürekliliğidir” felsefesi ile hayata ve kendime kararlılıkla yol alıyorum.