Psikolog -Yazar Mustafa Topkara ile bağımlı ilişkiler üzerine gerçekleştirdiğimiz sohbetimizin 2. bölümü…
Röportajın ilk bölümü için tıklayınız.
Yarım Kalmış İlişkiler Bağımlılığı Tetikler Mi?
Psikodrama ve aile dizilim çalışmaları ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Geçmiş yaşamlara gitmek ve oradaki sorunları bulup şifalandırmaya çalışmak gerçekten mümkün mü ve de çözüm mü? Siz nasıl bir çalışma yapıyorsunuz?
Ben terapistim. Nasıl çalıştığımı anlatmak uzun konu, oraya girmeyeyim… Bahsettiğiniz çalışmalar kişilerin yaşadıkları ilişkilerdeki zorlanmalarını anlamalarında onlara katkı sunar, algılarını genişletir, ancak bu çalışmaların bağımlılık sorunlarını çözümlediğini düşünmüyorum. Bu çalışmalar daha çok kişilerin bugünkü sorunlarının geçmişte nereden kaynaklandığını anlamalarına katkıda bulunuyor. Ancak ilk dönem travmalarını hatırlamak bugünkü sorunu değiştirmez, bugünkü davranışınızı değiştirmez, bu uzun bir çalışmayla mümkündür. Sorunu anlamak başka bir şey, çözüm başka bir süreçtir. Hayat dünde değil bugündedir. Sorununuz da dün başlamış olsa da çözümü bugünün değişmesindedir.
Bağımlılığının farkında olan kişi, yüzleşmeye ihtiyaç duyduğunda bunu tek başına başarabilir mi? Bunu kaldırabilir mi? Ya yüzleşme daha büyük bir girdabın içine çekerse?
Yüzleşmeler çoğu zaman kişi mecbur kaldığı için ortaya çıkar. Yani kişi ilişkide gidecek başka bir yol bulamadığı zaman yüzleşme yaşar. Bu durumda da çoğu zaman öfke işin içine girer ve yüzleşme ilişkiyi tüm gerçekliğiyle kabul durumu ile sonlanmaz. Daha çok karşımızdakini ya da ilişkiyi değersizleştirmek için araçsallaştırılır. Bu yüzleşme sorun çözmekten uzaktır.
Hiçbir yüzleşme kişiyi daha büyük bir sıkıntının içine sokmaz. Sıkıntı zaten vardır kişi sıkıntıyı kabul etmiş olur. Çözüm de bunun ardından gelir. Bunda kaygılanacak bir durum yok, rahat olun.
Neden yüzleşmek istemeyiz?
Çünkü, ayrılmak istemeyiz.
Aşk ve ilişki bağımlılığı erkeklerde ve kadınlarda nasıl yaşanıyor?
Bu farklılıklar kültürün erkek, kadın cinsel kimliklerine yüklediği anlamlar, ödevler, beklentiler ve iki cinsin fiziksel farklılıklarıyla ilgilidir. Bu farklılıkları zaten gündelik yaşamımızda görüyorsunuz.
“Kişiyi bağımlılığından kurtarmak için ilişkiyi kopartmaya çalışmak yerine, onun beklentisi üzerine odaklanmak, bunu çözmeye çalışmak gerek. “
İlişkiyi dibine kadar yaşamak ve korkusuzca dalın ucuna kadar yürümek bir çözüm yolu mudur?
Çözümdür… Ancak kurduğunuz bu cümleden ne anladığınıza göre değişir bu durum. Bağımlı biri de kendisinin ilişkiyi dibine kadar yaşadığını düşünür, ancak bu düşünce bağımlı olduğu için ortaya çıkan bir düşüncedir. Yani bağımlı olma durumunu meşrulaştırmak için geliştirilmiş bir savunma düzeneğidir. Bağımlı değilseniz ve açık şekilde ilişki yaşıyorsanız bu sizi kangren olmuş her ilişkiden korur.
Tam yaşanmamış, yarım kalmış ilişkiler bağımlılığın sürmesini ve ilerlemesini tetikler mi?
Bağımlılık ve tükenmemiş beklenti iç içe geçmiş duygusal süreçlerdir. Birbirlerini besledikleri gibi toplumsal algıda da karıştırılırlar. Örneğin gündelik algıda bağımlı biri bitirmesi gereken bir ilişkiyi bitirememiş ya da ayrıldıktan sonra uzun süre bu ilişkiye takılıp kalmış kişidir. Ancak bunların bağımlılıktan çok tüketilmemiş beklentilerden kaynaklandığını düşünüyorum ben. Yani bu durumda kişiyi bağımlılığından kurtarmak için ilişkiyi kopartmaya çalışmak yerine, onun beklentisi üzerine odaklanmak, bunu çözmeye çalışmak gerek.
Bağımlılık terapisi görmek isteyenlerin oranı nedir? Daha çok kadınlar mı erkekler mi terapi istiyor?
İlişkiler üzerine yardım almak isteyenlerin büyük çoğunluğu kadınlar. Yüzde 80‘e 20 gibi bir oran verebilirim, kendi deneyimlerimden yola çıkarak. Gerçek anlamda bağımlılığının farkında olup bunun için terapi almak isteyenler çok nadirdir, ancak ayrılmak istedikleri ama ayrılamadıkları ilişkileri böyle tanımlayıp gelenlerin sayısı azımsanmayacak ölçüde. Ilişkilerindeki zorlanmalar için terapi alanların sayısı giderek artıyor, bu konu üzerine ciddi bir sektör oluşmuş durumda. Kişisel gelişim, kadın erkek üzerine çalışan kitapların yoğunluğu, konu üzerine yapılan filmler, televizyon, radyo programların yoğunluğu durumun hakkında bilgi veriyor.
“Yönlendirmeyin, tavsiyede bulunmayın, yargılamayın. Yapabiliyorsanız sadece dinleyin.”
İlişki bağımlısı eşi, evladı, dostu olan insanlara tavsiyeniz ne olur?
Kişiler çoğu zaman böyle bir sorunla karşılaşan yakınlarını o ilişkiden kopartmaya çalışır, buna odaklanırlar. Çözüm odaklı bir bakış açısıyla bu soruna yaklaşıp yakınlarının ilişkilerini bitirmesini beklemek gerçekçi değildir. Bu o kişideki sorunu daha da derinleştirir. Zaten sorunu çözümleyememekte ve bu nedenle acı çekmektedir. Çevresindekilerin bu yönlendirmelerini uygulamakta zorlanacağı için kendini ifade etmekte zorlanır, tavsiyeleri yerine getirmeye kalksalar da çoğu zaman arkasında duramazlar, bu nedenle zayıf olmakla yargılanırlar…
Bu onların kendilerini çevreye kapatmalarına, yalnızlığın içine hapsolmalarına, sorunun daha da derinleşmesine neden olur. Kişi kendi içine gömüldükçe sorunu algılama kapasitesi düşer, algılama bozuldukça da çözüm imkansızlaşır. Yönlendirmeyin, tavsiyede bulunmayın, yargılamayın. Yapabiliyorsanız sadece dinleyin. Yorumunuzu sorarsa yorum yapın, sormuyorsa bir şey söylemeyin. Ne yapmanız gerektiği yönündeki soruları ise onun ne yapmak istediğini sorarak ona geri çevirin.
“Dinlemeyip dinliyormuş gibi yapmayın, zarar verici olan duygunuzu söylemek değil, onu idare etmektir. “
Bıktırana kadar ilişki anlatan bağımlı arkadaşları her seferinde ilgiyle dinlemeye çalışmak, bağımlıya faydalı mıdır, zararlı mı? Dinlemek çözüm mü?
Zararlıdır çoğu zaman… Çünkü bu, davranış biçiminin onaylandığı anlamına gelir ve kişi kendini sorgulama ihtiyacı hissetmez. Eğer karşınızdakinin aynı konuları tekrar tekrar aynı şekilde anlattığını ve sorunu anlamak çözmek için bir şey yapmadığını düşünüyorsanız ve dinlemekten sıkılıyorsanız bunu ona açıkça söyleyin. Dinlemeyip dinliyormuş gibi yapmayın, zarar verici olan duygunuzu söylemek değil onu idare etmektir.
Dinlemek elbette çözümdür. Çünkü olayların, olguların, ilişkilerle ilgili zorlanmaların zihnimizdeki algısıyla konuştuğumuzda ortaya çıkan algı durumu birbirinden farklıdır. Siz de tecrübe etmişsinizdir. Bir kaygımızı bir korkumuzu paylaştığımızda, onun zihnimizdeki kadar büyük olmadığını, baş edilemez olmadığını fark ederiz. İçimizde büyüttüğümüzü düşünürüz. Karşımızdakinin yorum yapmasına bile gerek yoktur, tek başına birine kendimizi anlatmak bile güçlü bir etkiye sahiptir kişi üzerinde. Dinleyin, bunu önemsiz görmeyin…
Bağımlı çocuklar yetişmemesi için ailelere önerileriniz ne olur?
Ülkemizde eskiden var mıydı yok muydu bilmiyorum ama iyice dejenere olmuş olan “demokratik kültürü” aile içinde oluşturmak bu sorunun çözümünde çok temel bir imkan sağlar bize. Meselenin psikolojik kısmı ise uzun, bunun için yeterince yayın var, ebeveynlerin daha çok okumasını, bu konuyla ilgili seminer, konferanslara daha çok katılmalarını, bir ebeveyn olarak kendilerini daha çok tanımaya çalışmalarını tavsiye ederim.
Çocuklarda Bağımlılık Belirtileri
Çocuklarda bağımlılık belirtileri neler? Çocuğun bağımlı olup olmadığını nasıl anlarız ve bağımlı çocuklar için aileler ne yapmalı?
İnsanlardan uzak, kendi dünyasında oynayan çocuklar,
Annesinin dibinden ayrılmayan çocuklar,
Anne tarafından sürekli onay bekleyen çocuklar,
Davranışlarının büyük kısmını büyüklerinden onay, sevgi almak için sergileyen çocuklar,
Annesinin yerine hemen bir başkasını ikame eden, yani bağlılığı hemen bir başkasına aktaran çocuklar,
Anne babayla yaşanan çatışmada öfke ve suçluluk hissinin bir dinamo gibi ebeveyn çocuk arasında sıklıkla ve sürekli gidip geldiği ilişkiler,
Öfkeli çocuklar,
Yaşıtlarıyla uyumda zorlanan çocuklar bağımlılık potansiyeli taşır…
Sevilay Acar