Çevremize baktığımızda psikoterapi konusunda hemen hemen herkesin bir fikri olduğunu görürüz. Psikoterapi insanların ilgi alanına girerken bir psikoterapiste gitmeye gelince çekimserdirler.
Psikoterapi hakkında konuşulanların odak noktasına bakıldığında, terapiye gidip hiçbir faydasını görmediğini söyleyenler, oldukça faydalandığını söyleyenler ve hiç gitmedikleri halde bu konuda fikir beyan edenler olduğunu görebiliriz. Mesela psikoterapi konusunda aşağıdaki konuşmaları sıklıkla duymuşuzdur: “Aman psikolog ne yapar? Sadece dinler. Kafasını sallar, yorum yapmaz. Bir nasihatte bile bulunmaz” ya da “Ben sorunlarımı kendi kendime hallederim. Psikoterapiste gitmeye ne gerek var. Zaten bir sürü arkadaşım var. Psikoloğa para vereceğime gezer dolaşır, alışveriş yaparım.Hem param cebimde kalır” ya da “Aman ben deli miyim? Psikoterapiste deliler gider” diyenler azımsanmayacak kadar çoktur.
Peki, psikoterapi bize neler yapar? Öncelikle hayatımızdaki durumlara, olaylara daha geniş bir perspektiften bakmamızı sağlar. Hayatımızda bizi üzen, endişelendiren, korkutan pek çok olayla baş etmede bazıları hiçbir güçlük yaşamazken bazıları ise oldukça zorlanır. İnsanın stres yaratan durumlarla karşılaştığı zamanlarda olaylara daha dar bir çerçeveden bakma eğilimi vardır. Resmin tamamını görmektense bir kısmına odaklanmak bireyde geçici bir rahatlama sağlar ve bu sorunun etki ettiği diğer alanları birbirinden ayırmaya başlar. Karşılaşılan sorun alanları yedi bölgeden oluşan Türkiye gibi birbirinden bağımsızmış gibi görünür. Psikoterapi bireyde bu haritayı tamamlama farkındalığı uyandırır.
Seansa getirilen bütün problemler birbiriyle bağlantılıdır. Örneğin başaramama korkusu olan ve bu korkusu yüzünden hiçbir projede yer almayan bir kişinin bu problemi ile onun insanlarla yaşadığı iletişim sorunu arasında bağlantı vardır. Ya da özgüven problemi olan biri “insanlarla sosyalleşmekte sorun yaşıyorum” diyerek geldiğinde ikili ilişkilerinde de problem yaşadığını tahmin edebilirsiniz. Çünkü iletişim ve sosyalleşme sorunu yaşayan kişinin aşk ilişkileri de zordadır. Özgüven problemi yaşayan birey birinden çok etkilendiği halde ona duygularını açamayabilir. Ya da ilişki içerisinde, olduğu gibi değil de kendisinden beklenildiği gibi davranabilir. Ya da yeni bir işe giren bu kişi işyerinde kendisini yeterince ifade edemediği için terfi alamayabilir. Markette eleman ya da esnaf olarak çalışıyorsa insanlarla iletişim kuramadığı için işleri kötüye gidebilir. Ve hemen hepsinin altında da bireyin karşısına aynı problem çıkar: Özgüven sorunu.
İnsanlar hayatlarında yaşadıkları her şey için başkalarını suçlarken tüm olanların sorumlusunu kendi dışında arar. Kişinin kendisiyle, geçmişiyle, problemleriyle, yaşadıklarıyla yüzleşmesi oldukça zor bir durumdur. Psikoterapi seanslarının acılı, sancılı, inişli, çıkışlı sürecinin sonunda kişinin elde edeceği değişim, dönüşüm, farkındalık, kendini anlama ve tanıma süreci ise tüm zorluklara değmektedir. Kişiler hayatlarında gerçekten bir dönüşüm sağlamak istiyorsa, daha güçlü, farkındalığı daha yüksek bireyler olmak istiyorsa ve problemlerle baş etmek konusunda daha donanımlı hale gelmek istiyorsa psikoterapi tam da bunun için vardır. Psikoterapi konusunda mutlaka konunun uzmanı kişilerden destek almak gereklidir.
İnsanın en çok ihtiyacı olan şey aslında hayatıyla ilgili cesur kararlar alabilmek ve sağlıklı bir dönüşüm yaşayabilmesi için ağırlıklarından kurtulabilmesidir. Bu yükler bireyin geçmişinden bu yana onu dibe çeken yükleridir. Yüklerinden kurtulan bireyler hayatlarıyla ilgili daha sağlıklı kararlar almaya başlarlar. Huzurlu ve mutlu olan kişi artan bir özgüvenle hayatına daha sağlıklı bir şekilde devam eder.
Yüklerinden kurtulmayı sağlayan psikoterapi bireyi özgürleştirir.