Jeanne sorar: ‘Neden gözlerimi çizmedin?
‘Ruhunu görebildiğimde gözlerini de çizeceğim’ yanıtını alır. Ruhun gözlerin ardında saklı olduğunu bilen bu ressamın adı Amedeo Modigliani. İtalya’nın Laverno şehrinde başlayıp Paris’in bohem mahallesi Montparnasse’de son bulan kısacık bir hayat hikayesi. Bazı insanlar kelebeği çağrıştırır. Otuz beş yılı kapsayan, kısacık hayat hikayesi ile insanlarda kelebek etkisi bırakan bir isim Modigliani. Yaşadığı dönemde bile farkını ortaya koyan, tarzından ödün vermeyen, hiçbir şeye boyun eğmeyen, bohemliği hayatının bir parçası sayan bu adam ortaya koyduğu eserlerle insanları büyüledi. Ölümünün ardından bıraktığı heykeller ve resimlerle de rengârenk kelebekler gibi bizleri etkisi altına almaya devam ediyor. Beş parasız kalsa da açlık ve sefalet içinde bir yaşam sürse de her zaman insanların saygısını ve hayranlığını kazanmıştır.
Çizdiği kadın resimlerinde gözlere rastlayamayız çünkü bu onun imzasıdır. Altında derin anlamları olan bu gözsüz kadın figürlerini anlamak Modigliani’yi anlamaktır. Bu kadın figürlerini çizerken ilham kaynağı büyük aşkı Jeanne’den başkası değildir. Gözler… Ruha açılan pencerelerdir. Aşık olduğu tutkuyla bağlandığı kadına bile “ruhunu görebildiğimde gözlerini çizeceğim” diyebilecek kadar derinlikleri içinde barındırır. Yüzeysel olamayacak kadar anlamlıdır her bir çizimi, her bir adımı. Cemal Süreya da bu derinlikten etkilenecek ve şu dizeler dökülecektir kaleminden:
Yeni sözler buldum bir nice seni görmeyeli
Daha geniş bir gökyüzünde soluk aldıracak şiire
Hadi bir de bunlarla çağır gelsin aslan heykelleri
Oldurmanın yıkmanın yeniden yapmanın aslan heykelleri
Olduran yıkan yeniden yapan gözlerini seviyorum kaç kişi
Bir senin gözlerin var zaten daha yok
Ya bu başını alıp gidiş boynundaki
Modigliani oğlu Modigliani*
Cemal Süreya sevdiğinin gözlerinde arar yaşamın soluğunu. Olduran, yıkan ve yeniden yapan sevdiğinin gözleridir. Onlarsız olamaz. Modigliani ise ruhun pencereleri diye tanımladığı sevdiğinin gözlerini kendisi yok eder, ışıksız bırakır, karanlığa teslim eder. Ancak ruhunu görebilecek kadar yakın olduğunda gözlerini çizer, gözlerini fark eder.
İkinci Yeni’nin etkisinde yazılan bu şiir hayal gücünü, daha önce rastlamadığımız bir anlatım şeklini içinde barındırır, tıpkı Modigliani resimleri gibi. Yağlı boyanın mürekkebe bulaşması gibi Cemal Süreya da Modigliani’den aldığı ilhamla akıtır ağdalı sözlerini.
‘Bir senin gözlerin var zaten daha yok’ Süreya sevdiğinin dışındaki her bir gözü Modigliani’nin resimlerinde rastlanan gözlere benzetir. Belli belirsiz, bulanık. Başkalarının gözlerini görmez, bir tek sevdiğinin gözleri vardır. Ressamın tablolarında sevdiğinin gözlerini görebilmemiz için ruhun pencerelerinin aralanabilmesi gerekir. Süreya’nın gözlerde gördüğünü, Modigliani ruhta arar.
İlhamını Jeanne’den alan Modigliani’nin çoğu eserinde kadın ince ve uzun boyunludur. ‘Ya bu başını alıp gidiş boynundaki Modigliani oğlu Modigliani’ diyerek şair zarafeti temsil eden ince uzun boyunlu bu çizimleri dizelerinin arasına saklar. Her ikisi de sevdikleri kadınları ne güzel anlatırlar bizlere. Biri tuvaline yansıtır, diğeri kaleminden döker satır satır. Gizemli bir tarafı vardır bu eserlerin sorgulatan, düşündüren ve hayranlık uyandıran. Modigliani’nin sevdiğinin ruhunu gördükten sonraki tasvirini yıllar sonra Süreya’nın kaleme alması gibi …
*Şiir Cemal Süreya’nın Aslan Heykelleri şiirinin ikinci kıtasıdır.
Rabia Çolak