Rus Elçiliği’nden Narmanlı Han’a

Narmanlı Han ya da Narmanlı Yurdu, İstanbul Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi üzerinde yer alan tarihi Tünel Meydanı’nındaki önemli binalardan biridir. Narmanlı Han Beyoğlu Kültür Yolu üzerinde bulunmaktadır.

Ne yazık ki İstiklal Caddesi’ne Tünel tarafından girdiğinizde, sol tarafta dış cephesiyle parlayan bir yapı karşılıyor artık bizi. Beyoğlu’nun yabancısı olmayanlara bile, “Buraya da AVM mi yapmışlar” şaşkınlığı yaşatan bu “yeni” yapı 187 yıllık Narmanlı Han.

Narmanlı Han

Ruslar’ın 1700 yılında yaptıkları İstanbul anlaşmasıyla daimi elçilik hakkını elde etmelerinin ardından 1831’de İsviçre – İtalyan asıllı Mimar GuiseppeFossati tarafından Rus Büyükelçiliği olarak yapılmıştır. GuiseppeFossati, Saray tarafından Ayasofya’nın restorasyonu için özel olarak İstanbul’a davet edilen mimardır.

İlk Rus elçisi ise ünlü yazar Tolstoy’un büyük dedesi PyotrAndreyevich Tolstoy’du. Binanın elçilik olarak kullanıldığı süreçte 1880 yılından 1914 yılına kadar Rus hapishanesi olarak kullanıldı.

1905 yılında İstiklal Caddesi’nin genişletilme çalışmasıyla birlikte ise bahçenin bir bölümü İstiklal Caddesi’ne katıldı.

1.Dünya Savaşı’nda Rusya ve Osmanlı’nın düşman olması sebebiyle bir süre kullanılmamıştır boş kalan binaya Beyaz Rus sığınmacılar yerleşti. Daha sonra 1920 yılında kısa süreli kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin konsolosluğu oldu.

Rus çarlığının yıkılması akabinde 1930’lu yılların başlarında, bu binalarda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğine ait bürolar bulunmaktadır.

1933 yılında bu büroların taşınması sonrası, yapılar topluluğunu ticaret gelirleriyle gayrimenkul yatırımları yapan Erzurum’un Narman ilçesi kökenli Narmanlı Mustafa Efendi’nin oğulları Avni ve Sıtkı Narmanlı tarafından satın alındı. ailenin Narmanlı kökeni nedeniyle Narmanlı Yurdu olarak anılmıştır.

Sanatsever olan kardeşler; hanı edebiyatçılara, yayınevlerine ve ressamlara düşük fiyatlarla kiraladı.

Aliye Berger’den Ahmet Hamdi Tanpınar’a

1970’li yılların sonlarına doğru eskiyen, harabe olan yapıyı içindeki kiracılar yavaş yavaş terk ederler. İstiklal Caddesi cephesinde yer alan yapının büyük kısmı boşalır. Uzun süre boş ve bakımsız kalan ve giderek tahrip olarak tarihine ve ihtişamına ters şekilde, yıkık, dökük ve metruk hale gelir.

Stüdyo ve konut olarak kullanılan binada Aliye Berger, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Bedri Rahmi Eyüboğlu başta olmak üzere birçok yazar, sanatçı yaşamış ve çalışmışlardır. Beş ressam tarafından kurulan D Grubu ilk sergisini 1933 yılında Narmanlı Yurdu’nun altındaki Mimoza şapkacısında açmıştır.

Handa; heykeltıraş Firsek Karol, ‘Ulus Gazetesi’ temsilcisi Neş’et Atay ve zamanda Andrea Kitabevi, ünlü giysi markası Antoine Visconti de handa yer alıyordu. Üç odayı birleştirerek yaptığı atölyesiyle heykeltıraş Dr. FirsekKarol ve Andrea Kitabevi vardı.

İlk konfeksiyoncularından Visconti’nin mağazası ve kürkçü Sanoviç de Narmanlı Han’ın küçük dükkânlarını mekân tutmuştu. Bina sonraki zamanlarında üniversite gençliğinin müdavimi olduğu ve Beyoğlu’nda önemli bir alt kültürün gelişmesine neden olan Deniz Kitabevi’ne de ev sahipliği yaptı.

Narmanlı Han’ın eski hali

Türkiye Ermeni basınının önemli yayın organlarından Jamanak’ın merkezi uzun süre burada bulunmuştur.

Ünlü yazar Ahmet Hamdi Tanpınar’ın birçok eserini yarattığı ofisi de burada bulunuyordu.

Narmanlı Han, 2014 başında Erkul Kozmetik’in sahibi Mehmet Erkul ve Eteksan Tekstil’in sahibi Tekin Esen’e satıldı.

Anı Değeri Yaşatılamamış

2015’in nisan ayında hanın son sakini olan bekçi Miktat Şahin’in tahliye edilmesiyle, hanın girişi kapatıldı ve kapısına “özel mülktür, girmek tehlikeli ve yasaktır” tabelası asıldı.2015-2018 yılları arası özverili bir restorasyon çalışması başlatılır. Zor bir restorasyon sürecinin ardından ortaya çıkan bu “Yaşayan Yapı”, yok olmakta olan çok önemli bir Tarihi Eser’in Beyoğlu ve İstanbul için geri kazanımıdır.

Bugün, içinde bir çok hedef kitleye hitap eden restoran, cafe-bar ve eğlence mekanını bir arada barındıran Narmanlı Han, İstiklal Caddesi’nin en önemli markalarından biri olarak yerli ve yabancı ziyaretçilerin uğrak yeridir.

Ancak ülkemizde restorasyon konusunda büyük başarılar elde ettiğimiz de bir kez daha anlaşıldı (!) Restorasyon sürecinde tamamen yıkılan han, bambaşka bir görüntü kazandı ve ne yazık ki özgünlüğünü kaybetti.

Belleğimizdeki olaylarla ilişkisi bakımından ‘Anı Değeri’ yaşatılamamıştır. Toplumsallık ve sanat ilişkisi yok edilmiş ve tipik bir AVM kültürünün mekana yansımasının hayata geçirildiği gözlemlenmektedir.

 

Önceki İçerikDilimizin Gücü: Türkçeyi Doğru ve Güzel Kullanmak