Kültürel varlıklarla ilgili bütün mesele aslında bu başlıkta yatıyor. Alanlarında uzman bir grup genç kültürel mirasın korunması ve konuyla ilgili toplum farkındalığı kazandırılması hedefiyle yola çıkmışlar ve Uçup Gitmesin’i kurmuşlar. Fikir annesi ve kurucusu Müge Var ile görüştük.
Pandemi sürecinde sosyal medya sayesinde kendilerinden haberdar olmaktan son derece sevinç duyduğum bir sosyal girişim ağıyla tanıştım: ‘Uçup Gitmesin.’ Şehirlerimizdeki kültürel miraslar, çeşme, cami, bir tarihi bölge, hanlar, hamamlara gerekli özen, dikkat ve bakımın yapılmadığını düşünenlerdenim. Öyle bir sahil kasabasına yerleşip, bahçeyle, tarlayla ilgilenmek de pek bana göre değil. Şehri, özellikle İstanbul’u hep sevmiş ve ilgi alanım da olmuştur. Şehirde turist gibi gezmek, ara sokaklarında florasını keşfetmek hep çok hoşuma gitmiştir. Tabii bizden önceki yüzyıllardan kalan bakımsız kültürel miraslarımız görünce de hep üzülürüm, korunmamaları hem kızdırır hem de üzer beni. Bunun aslında bir aidiyetle ilgili olduğunu düşünürüm hep. Kente duyulan aidiyet. Ne yazık ki İstanbul’da aidiyet hissedenler çok az. Fakat sorun görmek ve fark etmekte yatıyor. Fark edince seviyor, sevince de harekete geçiyor insan.
‘Uçup Gitmesin’ gencecik insanların bu sorumluluğu hissederek oluşturdukları bir sosyal girişim. Alanlarında uzman bir grup genç kültürel mirasın korunması ve konuyla ilgili toplum farkındalık kazandırılması hedefiyle yola çıkmışlar. Mekanizma da çok basit. Çevrenizde gördüğünüz kötü durumdaki, bakımsız vs. kültür mirasının fotoğrafını çekip ister #ucupgitmesin etiketiyle, isterseniz de girişimin sosyal medya hesaplarından paylaşıyorsunuz. ‘Uçup Gitmesin’ de gerekli tespitleri ve başvuruları yapıyor. Başvurular sayesinde edilen olumlu sonuçlarla br kültür varlığını uçup gitmesini engellemek çok ama çok gurur verici.
‘Uçup Gitmesin’in mottosu Sahiplen-Koru-Aktar. Zaten bütün mesele de bu… Biz de bu girişimin fikir annesi ve kurucularından sanat tarihçisi Müge Var ile görüştük. Bize bu fitilin nasıl ateşlendiğini ve projelerini anlattı. Kenti, kültürel varlıkları seven herkesin çok etkileneceğinden kuşku yok. Ekibi tanımak isterseniz, yazının sonundaki kutuda hepsiyle ilgili kısa bilgiler bulacaksınız. Bu arada Fil Gözü nedir? Onu da Uçup Gitmesin’i izlerseniz öğrenebilirsiniz. Bizden söylemesi. Ucupgitmesin sosyal medya hesaplarını radarınıza alın….
‘Uçup Gitmesin’in fitilini ne ateşledi?
Aslında Uçup Gitmesin’in hikayesi 2015 yılına dayanıyor. 2015 yılında Turizm Sanat ve Tarihi Çevre derslerimiz kapsamında Süleymaniye Bölgesi’ni geziyorduk. Şehzade Camii’ne geldiğimizde karşılaştığım durum açıkçası beni derinden üzmüştü. Tabhaneye bakan cephedeki hünkar mahfilinin girişi plastik sandalye deposu, cephedeki pencere açıklıkları da kovaları ve temizlik malzemelerinden oluşan dışarıya açık bir depo olarak kullanılmaktaydı. Olumsuz şeylerin daima değişeceğine inancı tam olan biri olarak bu görüntüleri fotoğrafladım ve tabiri caizse önüme gelen her yere e-mail olarak gönderdim. Uçup Gitmesin’in aslında bu kadar coşkuyla başlamasına vesile olan yaklaşım ise o dönemde çevremden aldığım “Boşuna uğraşıyorsun” yorumları oldu. İnanın bu girişimi yaptığımı söylediğim neredeyse herkes hiçbir şeyin değişmeyeceğini ve sonucunda üzüleceğimi söylemişti. Derken yaklaşık birkaç hafta sonra konu üzerinde oldukça yetkili bir kişiden gerekli düzenlemelerin yapılacağına dair bir telefon aldım. Bu telefondan bir süre sonra bir yaz sabahı düzenlemelerin yapıldığını söyleyen bir mail geldi ve ben de yapıyı görmek için atladım gittim. Hatta inanır mısınız yolda giderken herkesle paylaşacağım “İŞTE OLDU!” metnini bile hazırladım. Gittiğimde gerçekten de gördüm ki gerekli düzenlemeler yapılmıştı.
Sosyal sorumluluk konularını hayatının merkezine almış biri olarak aslında bu hikâye benim bir Sanat Tarihçisi olarak mesleğime karşı olan sorumluluğumu temsil etmeye başladı. Derken o dönemde lisans öğrencisi olduğum Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü çatısı altında 2017, 2018 ve 2019 yıllarında Kültürel Mirasın Korunmasında Farkındalık Yaratma Seminerleri düzenledik. Yaklaşık bini aşkın katılımcıya ulaştığımız seminerlerimiz boyunca da gördük ki elini taşın altına koymak isteyen toplumun her kesiminden bireyler var ancak izleyecekleri yolu bilmiyorlar. Uçup Gitmesin işte bu noktada farkında olan, çevresine karşı duyarlı bireylere destek olmayı hedefliyor.
Tam tarih verecek olursam 1 Ekim 2018’den beri üzerinde çalıştığım ve hep doğru zamanı beklediğim bu sosyal girişimi şimdi hayata geçirmiş olmaktan duyduğum mutluluk tarif edilemez. Hep birlikte sahiplenip, koruyup, aktaracağız…
Elinizi taşı altına koymak nasıl bir his uyandırıyor?
Tek kelimeyle harika diyebilirim. Ne yazık ki hayatta çoğu alanda bir şeylerin farkında olunsa bile ya umutsuzluktan ya da üşengeçlikten gerekli adımlar atılmıyor, deyim yerindeyse kimse elini taşın altına koyma zahmetinde bulunmuyor. Ancak inanıyorum ki yaşadığımız çevreye duyarlı gözlerle baktığımızda gerçekten ait hissetme ve yaşıyor olma hissi ortaya çıkıyor. Bu da o duygu dolu hislerle baktığımız çevreye karşı sorumlu olma ve onu her daim yaşatma yollarını aratıyor.
Sahiplen, Koru, Aktar… Kent insanı için çok önemli kavramlar. Sizce kentliler mottonuzu yerine getiriyor mu?
Hayatlarımızda pek çok gündem var. Sosyal sorumluluk konularına kültür özelinde baktığımızda toplum tarafından pek bilinmeyen bir durumda olduğunu görebiliriz. “Sahiplen, Koru, Aktar” herkes için çok yeni bir motto olsa da çağlar boyu birçok medeniyete ev sahipliği yapmış topraklarımız için oldukça kıymetli. Nasıl bireylerin doğa çevreyle bir bağı varsa “Uçup Gitmesin” ile de amacımız toplumdaki bireyler ve kültür varlıkları arasında kalıcı, kuşaktan kuşağa aktarılacak bir bağ kurmak.
Sahiplenmek bence en önemli adım. Bu farkındalığı nasıl yaratmayı planlıyorsunuz? Mesela İstanbul’u sahiplenmeyen, hatta burada yaşamaktan mutsuz olan o kadar çok insan var ki…
Az önce de bahsettiğim gibi asıl mesele yaşadığımız mekanla bağ kurabilmek. Biz kendimizi bireyler ile kültür varlıkları arasında kurulacak bağın, yazılacak hikâyenin aracısı olarak görüyoruz. Bu kapsamda kurguladığımız ve üzerinde çalıştığımız pek çok farklı proje var. Çünkü sizin de dediğiniz gibi sahiplenmek gerçekten en önemli adım.
Uçup Gitmesin’in çalışma mekanizmasından söz eder misiniz?
İstanbul merkezli başlayacak olan projenin işleyişinde, yaşadığı çevrenin farkında olan ve bu farkındalığı artırmak isteyen duyarlı bireylerin bakımsız bırakıldığını ya da tahrip olduğunu fark ettiği kültür varlıklarının mevcut durumlarını proje iletişim kanallarına fotoğraf veya video aracılığıyla bildirmesiyle başlıyor. Hedeflenmiş farkındalığın sağlandığı bu bildirinin ardından ilgili kültürel miras unsurlarının bakım ve koruma çalışmaları için gerekli tespitlerin yapılması ve adımların atılması proje uzmanlarının çalışmaları ile sağlanıyor. Daha sonra başvurular sonucu elde edilen olumlu sonuç bireylerle paylaşılıyor… Ve biz de bu tarifsiz duygunun Uçup Gitmesin olarak ortağı oluyoruz
Size ulaştıktan sonra uçup Gitmesin ekibi kimlerle iletişim kuruyor?
Seminerlerimizin sonunda katılımcılarımız ile yaptığımız panellerden de yola çıkarak bildiri sürecindeki en zor kısmın doğru muhatabın bulunmasıyla alakalı olduğunu tespit etmiştik. Katılımcılarımızın çoğu “Evet biz de başvuruda bulunmak istiyoruz ama nasıl ve nereye başvuracağımızı bilmiyoruz.” demişti. Buradan ilhamla başvurulacak varlığın kurumunu tespit etmek de önemli bir konu. Ekibimiz bu tespit çalışmalarını yaptıktan sonra kamu kurum ve kuruluşlarının yanında yerel yönetimler ile iletişime geçmektedir.
Müge Var’ın kaleminden ‘Uçup Gitmesin’ ekibi
Müge Var: Bir sanat tarihçisi ve aynı zamanda sosyal girişimciyim. Kendimi bildim bileli sosyal sorumluluk ve sosyal inovasyon alanlarında aktif olarak çalışıyorum. Aynı zamanda mesleğimi çok seviyorum ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde yüksek lisans tez çalışmalarıma devam ediyorum. Sosyal girişimciliği kendi mesleğimle buluşturmuş olmaktan ve yakın gelecekte bu alanda çok güzel projeler hayata geçireceğim için çok mutluyum. Bu yolda beraber yürüdüğüm birbirinden değerli ekip arkadaşlarımdan da sırayla bahsetmek isterim.
Beril Oytun: Beril taze yüksek mimarlardan. MSGSÜ Mimarlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra Universita degli Studi di Firenze’ de Mimari Restorasyon alanında yüksek lisansını yaptı. Şu an Uçup Gitmesin’in Tasarım ve Mimari Danışmanlığı’nı yürütüyor.
Melis Palanci: Melis ile 2017 yılında düzenlendiğimiz seminerden beri kültürel miras koruma ve farkındalık alanında çalışıyoruz. MSGSÜ Sanat Tarihi mezunudur ve aynı zamanda pek çok ilgili kurumda gönüllü olarak çalışmaktadır. Şu an da Uçup Gitmesin proje koordinatörlerindendir.
Melisa Altıkatoğlu: Melisa bizim alan dışı gözümüz aslında. Kendisi Koç Üniversitesi’nde Uluslararası Yöneticilik alanında yüksek lisans yapıyor. Uçup Gitmesin olarak üzerinde çalıştığımız projelerimizin kurgu aşamasında rol alıyor.
Özge Öztürk Kara: Özge de yine seminerlerimizden bu yana birlikte çalıştığımız ekip arkadaşlarımdandır. MSGSÜ Sanat Tarihi yüksek lisans tez çalışmaları devam ederken aynı zamanda Uçup Gitmesin’in İçerik Editörü’dür.
Sarp Öngör: Sarp, uzun süredir pek çok projede beraber olduğum arkadaşlarımdan biridir. Bireysel kariyerinde dijital sanat ve tasarım üzerine çalışıyor. Uçup Gitmesin’in de proje inovasyon ve kreatif alanlarında ekibe destek oluyor.
Umut Karakaş: Umut, 2015 yılında yaptığım başvuru zamanından bugüne kültürel miras ve diğer tüm sosyal sorumluluk konularında beraber çalıştığım ekip arkadaşlarımdan biridir. Kendisi MSGSÜ Sanat Tarihi mezunu olup şu an Uçup Gitmesin içerik koordinatörlerindendir.
Zeynep Var: Zeynep ise her daim tasarım bakış açısıyla ekibi organize eden genç bir tasarımcıdır. Kendisi Haliç Üniversitesi’nde Endüstri Ürünleri Tasarımları okurken aynı zamanda İç Mimarlık Bölümü’yle Çap yapmaktadır. Uçup Gitmesin’in görsel içerik ve proje tasarımcısıdır.
Uçup Gitmesin sosyal medya hesapları
https://www.instagram.com/ucupgitmesin/
https://www.facebook.com/ucupgitmesin/
Ayşe Dural