Dün gece okuduğum bir haber yine “sevgi” konusunda düşünmeye yöneltti beni. Çok sevdiği için, sahip olamadığı için öldüren düşünceyi anlayamıyorum. Zorla sahip olmak, ısrarcı olmak, kendini sevmeyeni kendisini sevmeye zorlamak, zorla sahip olmaya çalışmak…
Sevgiyle sevmeli…
Sevgi, evrende birleştiricidir. İnsanları birbirine bağlayan sevgidir. Sevgi, ne olursa olsun yaşatır, iyileştirir, çoğaltır.
Sevginin kaynağı sensin, içindeki sevgi önce seni iyileştirir.
Sevgi, kime yönelik sevgi olursa olsun, önce seni sonra onu korumaya alır.
Sevdiğini nerede olursa olsun, kiminle olursa olsun, yeter ki iyi olsun, nefes aldığını bileyim yeter duygusu ile sevmeye devam edersin.
Bu konuda söylenmiş çok söz var. Çağlar boyu sevgi üzerine konuşulmuş, yazılmış; hayat sevgi üzerine oluşuyor, akıyor.
Burada sözü filozof, ressam Halil Cibran’a bırakıyorum.
Halil Cibran’ın anlattığı sevgiyi hissetmeye çalışarak nefes almaya devam ediyorum.
“Sevgi Üzerine
Sevgi sizi çağırınca onu takip edin
Yolları sarp ve dik olsa da.
Ve kanatları açıldığında bırakın kendinizi,
Telekleri arasında saklı kılıç
Sizi yaralasa da.
Ve sizinle konuştuğunda ona inanın,
Kuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi,
Sesi tüm hayallerinizi kabul etse de.
Çünkü sevgi sizi yücelttiği gibi çarmıha da gerer.
Sizi büyüttüğü ölçüde budayabilir de…
En yükseklere uzanıp, güneşle titreşen en hassas dallarınızı okşasa da,
Köklerinize de inecek ve onları saracaktır, toprağa tutunmaya çalıştıklarında…
Mısır biçen dişliler gibi sizi kendine çeker,
çıplak kalana kadar döver, harmanlar;
kabuklarınızı, çöplerinizi ayıklar, eler…
Bembeyaz olana kadar öğütür sizi; esnekleşene kadar yoğurur;
ve Tanrı’nın ilahi sofrasına ekmek olasınız diye, sizi kendi kutsal ateşine savurur…
Sevgi bütün bunları, kalbinizin sırlarını bulasınız diye yapar…
Ve bu biliş, hayatın kalbinin bir cüzzünü yaratır…
Ancak o korkunun kıskacında, salt sevginin huzurunu ve hazzını ararsınız.
O zaman örtün çıplaklığınızı, ve sevginin harman yerine adım atın…
Adım atın, kahkahaların tümünün olmadığı,
sadece gülebileceğiniz mevsimsiz dünyaya,
ve ağlayın ama tüm gözyaşlarınızla değil…
Sevgi hiçbir şey sunmaz, sadece kendisini…
Hiçbir şey kabul etmez kendinde olandan gayrı.
Sevgi sahip çıkmaz, sahiplenilmez de…
Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir tümüyle…
Sevdiğinize “Tanrı benim kalbimde” yerine,
Şöyle deyin, “Ben kalbindeyim Tanrı’nın”
ve sanmayın yön verebilirsiniz sevginin akışına,
çünkü sevgi, yolunu kendi çizer sizi yeterli bulduğunda…
Sevgi bir şey istemez tamamlanmaktan başka…
Fakat seviyorsanız ve ihtiyaçların arzuları varsa, bırakın bunlar sizin de arzularınız olsun…
Erimek ve akmak, geceye şarkılar sunan bir dere misali…
Şefkatin fazlasının verdiği acıyı bilip, kendi sevgi anlayışınla yaralanmak,
ve kanamak, yine de istek ve coşkuyla…
Şafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak,
ve bir sevgi gününde daha teşekkürle uzanmak…
Sessizce çekilmek öğle vakti, sevginin vecdini duymak,
Akşamın çöküşüyle de eve huzurla dönmek…
Ve uyumak kalbinde sevgiliye bir dua,
ve dudaklarında bir şükür şarkısıyla…”
Sevdiğin şeyi, kişiyi senin olmaya ve sen gibi olmaya zorlamadan olduğu gibi kabullenmek…
Ah sanırım yüce gönül burada, olgunluk bu meselede…
Sevdiğinin ölümünü isteyen biri kendini öldürmüştür bile! Hele sevdiğini söyleyen kişinin elinden çıkan bir ölüm var ise bağımlı bir kişilik ile karşı karşıyayız demektir.
Sensiz yaşayamam diyen birinden hemen hızla uzaklaşın.
Sevdiği için değil, yüreği hastalandığı için öldürür insan, çünkü kendisini öldürmüştür zaten…
Yasemin Sungur