Masa Oyunları
Sosyalleşmenin Toplumsal Bir Boyutu: Masa Oyunları
Toplumlar yıllar içerisinde çeşitli değişim ve dönüşümlerden geçer. Bu noktadaki en köklü değişimler sosyal ve kültürel hayatı oluşturan dinamiklerde gerçekleşir desek yalan olmaz. Toplumları en derinden etkileyen yönetimsel değişiklikler, savaşlar, inançlar, göçler ve doğa olayları; etkileri ile toplumun birçok alışkanlığına etki eder. Söz konusu etkinin en çok hissedildiği alanlardan biri de sosyal hayat alışkanlıklarıdır.
Sosyal hayat alışkanlıkları gelenek ve coğrafya ile şekillendiği kadar, yukarıda saydığımız önemli etkenler ile de yön bulur. Bu noktadan hareketle, sosyal hayatın temellerinden biri olan ve geçmişi insanlık tarihi ile paralel olan oyun oynama ihtiyacı ve isteği de zamanla ciddi değişimlere uğramıştır. Toplumların inanç yapıları ve kültürel bağlarının etkisinde gelişen oyun anlayışı yeri geldiğinde fiziki güce dayanırken yeri geldiğinde ise zekâ ve şansın bir araya gelmesi ile deneyimlenmiştir.
Medeniyetin başlangıcı ile hayatımıza giren, zekanın ön plana çıktığı masa başı oyunlarının ise kökenleri Antik dönem kültürüne kadar dayanır. Milattan sonra yedinci yüzyıla dayanan satranç, bu konudaki en önemli kanıtlardan biri belki de. Günümüzde yapılan arkeolojik kazılar da göstermektedir ki şimdiki masa oyunlarının tarihi yüzyıllar öncesine dayanır.
Elbette belirli bir evrimsel süreçten geçen söz konusu oyunlar, günümüzde daha çok eğlence amaçlı olarak tercih edilse de hala zekanın ve pratikliğin ön plana çıktığı oyunların var olduğu gerçeğini de unutmamak gerekir. Birlikte oyun oynamanın sosyal yaşantıdaki önemine geri dönmemiz gerekirse, günümüz alışkanlıkları teknolojinin olanakları ile online deneyimlere dönüşse de insanların fiziki ortamda sosyalleşme ihtiyacını karşılayan oyunlar da hala mevcut.
Bunların başında ise hem bireysel performansın önem kazandığı hem de takım olma deneyiminin yaşandığı okey, 101 ve batak gibi masa başı oyunları gelmektedir. Bireylerin online olarak da deneyimleyebildiği söz konusu oyunlar, bir araya gelerek oynanmaya devam eden oyunlar kategorisindeki önemini hala korumaktadır. İfade edilen oyunları oynamak için iskambil kâğıdı destesi ve okey takımı gibi birçok seçeneğe ihtiyaç duyulması, online oyunu deneyimleyenleri bir nebze olsun düşündürse de toplumun kültürel alışkanlıkları kolaylıkla vazgeçilebilecek dinamikler değil.
Bir Masanın Etrafında Oyun Oynamaya Neden İhtiyaç Duyarız?
Kültürel alışkanlıkların etkisi ile şekillenen oyunlar ve onları oynama şekli, temel bir yaklaşım özelinde değerlendirildiğinde çeşitli ihtiyaçlara cevap arandığı da anlaşılabilir. Gündelik yaşantımızın vazgeçilmez parçalarından biri olan sosyalleşme ihtiyacının karşılandığı oyun süreçleri, çocukluğumuzdan ileri yaş dönemlerimize kadar kendini var eder. Eğlenme arzusu ve kazanma ihtiyacı bir yana zihinsel motivasyonun her daim sıcak tutulması ihtiyacı da bu noktada kendini gösterir.
Bireylerin duygularını frenlemekte zorlandığı anların başında gelen mutluluk ve eğlence dilimleri, yaşantılarımızın en uzun deneyimleri olmadığından dolayı, oyunlar aracılığı ile elde ettiğimiz bu duyguları kaybetmek istemeyebiliriz. Buradan hareketle incelendiğinde, bir masanın etrafına toplanarak saatlerce oyun oynamanın temelinde sadece eğlence anlayışı yatmadığını anlamak gerekir. Bir düşünsenize, kim sadece eğlenmek için 52 farklı iskambil kâğıdı ile saatlerce oyun kurar ve o sandalyeden kalkmaz?
Elbette burada eğlenme isteği öne çıkan ihtiyaç olarak hissedilir ancak kazanma arzusu ve zihinsel süreçlerin canlı tutulması ihtiyacı da yabana atılmamalıdır. Özellikle kazanma arzusunu hayatının temel ihtiyacı olarak gören bireylerin yaşadığı toplumlarda bir masanın etrafına toplanmak için çok da fazla sebep aramaya ihtiyaç olmasa gerek. Bununla birlikte toplumsal alışkanlıklar, kültürel aktarımlar ve tarihsel dinamikleri de hesaba katarsak, insanlığın oyun oynamak için birçok sebebi olduğunu anlayabiliriz.
Tarihin Eğlence Oyunlarımıza Etkisine Bir Örnek: Tavla
Dünden bugüne bir bağ ile olaylara yaklaşmak her zaman farklı kapıları aralayarak, yaşantılarımızın içerisinde sıradanlaşan şeyleri çok daha kıymetli hale getirebilir. Masa oyunları özelinde böyle bir yaklaşımı benimsediğimizde, toplum nezdinde “boş vakit eğlencesi” olarak kıymeti düşürülen bazı masa başı oyunlarının aslında çok daha derin tarihsel olaylara tanıklık ettiğini fark edebiliyoruz.
Milyonlarca insanın hayatına etki eden tarihsel hamlelerin aslında bir satranç tahtası üzerinde planlandığı gerçeğini öğrenmek, bir hükümdarın tavla çizelgesi üzerinden bir başka hükümdara mesaj verdiğini bilmek, herhalde tavla tablasında yapılan kapıdan daha başka bir merak duygusunu aralayacaktır. Bu nedenle günümüzün en çok tercih edilen masa oyunlarından biri olan tavla ile ilgili tarihe biraz göz atmakta fayda var.
Tarihi 1400 yıl öncesine kadar dayanan tavla, dönemin Hint İmparatoru tarafından Pers İmparatoru İran Şahı Nevşiyan’a gönderilen satranca bir cevap olarak hazırlanmıştır. Hint İmparatoru’nun “Kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor, kim daha ileriyi görüyorsa; o kazanır. İşte hayat budur…” notuyla gelen satranç oyunu üzerine fazlasıyla düşünen Nevşiyan, en âlim vezirlerinden biri olan Buzur Mehir’den oyunu çözmesini ve karşılık olarak yeni bir oyun planlamasını ister.
Buzur Mehir kısa bir sürede satrancı çözer ve ona karşılık olarak tavla oyununu planlar. Şah Nevşiyan da Hint İmparatoru’na karşılık olarak yaptırdığı oyunu gönderir ve yanına da şöyle bi not ekler, “Evet, kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor, kim daha ileriyi görüyorsa; o kazanır. Ama biraz da şanstır. İşte hayat budur…”
Bürokratik hamlelerin ve askeri stratejilerin bir göstergesi olarak insanlık tarihinde yerini alan tavlanın 1400 yıllık geçmişi birçok tartışma, değişim ve gelişme ile geçmiş denilebilir. Gallilerin “Küçük savaş”, İspanyolların “Gerçeklerin masası” olarak adlandırdığı oyun, 902’de Sicilya’nın işgali ile İtalya’ya yayılmış ve tahta anlamına gelen ismini de burada almıştır. Haçlı Seferleri ile birlikte İngilizlerin de tanıştığı tavlanın sonraki dönemlerde de birçok uluslararası strateji hazırlığında zihinsel bir unsur olarak kullanıldığı rivayetleri kulaktan kulağa dolaşmaya devam etmektedir.
Dünya topraklarının büyük bir bölümüne ayak basmış olan tavlanın günümüzde bazı toplumlarda hala popüler olduğu bir gerçek. İnsanların “boş vakit aktivitesi” olarak gördüğü söz konusu oyunun tarihi yelpazesi bizlere gösteriyor ki, sadece eğlence amaçlı geliştirilen bir oyunun gücü 1400 yıl dayanmaya yetmeyebilir. Arkasında güçlü tarihsel bağ barındıran bir oyun olmalı ki, hem toplumların yüzyıllarca sosyallik ve oyun oynama alışkanlıklarına etki etsin hem de hala popülerliğini sürdürebilsin. O nedenle yukarıdaki tartışmaya da bir dipnotla son vermek gerekirse, bir masanın etrafından oyun oynamaya bizi iten şeyler tarihsel bağlarımız olabilir mi?