Türkiye’de şube ve temsilcilikleri ile birlikte 150.000’e yakın Sivil Toplum Kuruluşu (STK) ülkemizin hemen hemen her köşesinde uzun yıllardır faaliyetlerini sürdürüyor.
“Uzun yıllardır” diyerek aslında Osmanlıya uzanan Vakıfçılık kültürüne ve kabulüne değinmeden geçmemek gerek.
STK’lar Türkiye’de 1980’lerden bu yana gelişim sürecine girmiştir.
STK’lar birbirlerinden bağımsız olarak çalışan gönüllü örgütlerden, düşünce kuruluşlarına, sosyal hareketlerden vatandaşlık inisiyatiflerine, hükümet dışı örgütlerden sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş bir yelpaze içinde hareket eden “örgütsel alan” olarak temsil edilmektedirler.
Günümüzde STK’lar toplumsal değişim ve dönüşümün önemli anahtarlarından birisi haline gelmiştir.
Ülkemizde sivil toplum hızla gelişmekte, ancak yaygınlık ve sürdürülebilir sitem kurmak açısından sınırlı kalmaktadır. Ülkemizde sivil toplum kuruluşları ağırlıklı olarak dernek veya vakıf olarak ilerlemektedir.
Türkiye’de bireylerin %18’i bağış yapmakta, %7.8’inin bir derneğe üyeliği bulunmakta ve %1.5’i aktif olarak gönüllülük yapmaktadır.
150.000 rakamına karşılık oluşan bu veriler, STK’ların içinde bulunduğu kaynak sıkıntısı ile de direk ilgilidir. STK’ların kalifiye personel ve profesyonel hizmet alamamaları, kurumsal ve sürdürülebilir yapılar kuramamalarına sebebiyet vermektedir.
Pek çok STK o kadar kısıtlı bir kadroyla çalışıyor ki…
5-6 kişilik profesyonel bir ekip ile en az 40 farklı çalışma başlığına yetişmeye çalışırken, yani “Hedefleri” yakalamaya çalışırken, yolunuzda gönüllüler ile karşılaşıyorsunuz. Karşılaşmanız da gerekiyor. Fakat 40 farklı çalışma başlığı, eğer ilgili başlıkta bir yönetsel biriminiz yok ise Gönüllüleri kaybetmenize hatta zarar görmenize sebebiyet verebilir.
Biraz önce değindiğimiz yaygınlık-sürdürülebilirlik ve sağlıklı büyüme için STK’ların en önemli başlığı Gönüllü Kaynağı Yönetimidir.
Gönüllüler, STK’ların topluma nüfuz etmiş temsilcileri oldukları için, STK ile toplum arasında birer iletişim kuran ve STK’ların vermek istedikleri mesajları topluma direk aktaran kişilerdir.
Gönüllü desteği ile STK’ların insan kaynağı kapasitesi artar, güçlükle yürütülen ya da yürütülemeyen projeler Gönüllü desteği ile mümkün hale gelir.
TURMEPA ailesi olarak birçok alanda gönüllü desteğine ihtiyacımız bulunmaktadır. Bunların başında da “Eğitim” gelmektedir.
TURMEPA Eğitim olarak, ülke çapında denize kıyısı olan ve su ile temas kuran şehirlerde teşkilatlanarak denizlerin korunmasını geniş halk kesimlerince benimsenmiş ulusal bir davranış biçimi haline getirmek vizyonu ile hedef kitlemizin (12 Yıllık Kademeli Zorunlu Eğitim Öğrencileri / Öğretmenleri, Üniversite Öğrencileri, Kamu- Özel Sektör Çalışanları, Eğiticiler, Karar Alıcılar ) talep ve ihtiyaçları doğrultusunda anlaşılır, etkili ve sürdürülebilir eğitim, etkinlik ve projeler oluşturarak denizlerin korunmasına yönelik bilinç ve farkındalık düzeyini arttırmak hedefi ile ülkemizin dört bir tarafında eğitimler vermeye devam edeceğiz.
Bu amaç ve hedefleri Gönüllülerimizin destekleri ile yerine getirebileceğimize inanıyoruz. Bu sebeple Gönüllü Yönetim Sistemimizdeki “Gönüllü Eğitmenlik” özellikle 2013 yılında en önem verdiğimiz başlıklardan biri oldu. Bu noktada destek aldığımız değerli Gönüllü Danışmanlarımız, Koç Üniversitesi Eğitim Fakültesi hocalarımız ile başarılı olacağına inandığımız bir program hazırlıyoruz. Amacımız bu program ile Anadolu’da ilerlemek ve sadece yetişkinler ile değil, 14 yaş ve üzeri gençlerimiz ile de eğitimciliği tecrübelendirmek olacak.
Derneğimizde Gönüllü olarak yer alabilmek mümkün olabildiği gibi, biz de bir Sivil Toplum Kuruluşu olmanın gereği olarak talepte bulunan kurumlara “Gönüllülük” başlığı altında bilgilendirme faaliyetlerinde bulunuyoruz.
Çalışmalarımızı takip etmek ya da katılmak isteyenler için tek yapmaları gereken; gonulluyum@turmepa.org.tr / egitim@turmepa.org.tr adresine mail atmak ya da sosyal medya üzerinden TURMEPA Egitim sayfalarını takip etmek olacaktır.
“Yaşasın Deniz – Deniz Yaşasın”
Mine GÖKNAR