Stoalı Bilge Zenon

Zenon DMY felsefeden alınmıştır

Zenon

Kıbrıs…

İskender’in MÖ 323’te ölümünün ardından, fethettiği topraklar generalleri arasında
bölüşülmüş; Mısır’a önce satrap atanan, daha sonra krallığını ilan eden Ptolemaios Kıbrıs’ı da yönetmekte…

Yaptığı erguvan ticareti genç adam Zenon’u zengin edecek, Kıbrıs’ın en itibarlı kişileri arasına girecektir. Belki Kral Ptolemaios bile tanıyacaktır onu. Büyük bir saray yaptıracak, sarayda birçok sevgilileri olacaktır… olasıya tadını çıkaracaktır bu hayatın…

Ve Zenon bir gün gemisiyle Kıbrıs’tan Atina’ya doğru yola çıkar.

Gemisi Akdeniz’de yol aldıkça,  o mavi denizde hayalden hayale koşmaktadır… Zira o,
tanrılar arasında en çok hayal tanrısı Morpheus’u sevmektedir…  Mesela uyku tanrısı Hypnos’u hiç sevmez…

Zenon’un hayallerle yolculuk ettiği gemi, erguvan boyasıyla doludur. Erguvan boyası üretmek, diğer boyaların içinde en zor olanıdır. Doğal yollarla üretilen en zor renk olduğu için, bir zenginlik ve güç belirtisidir. Erguvan renk yani mor renk, daha sonraki yüzyıllarda Roma imparatorlarının rengi olacaktır. İmparatorlar dışında hiç kimse mor pelerin takamayacaktır…

Ve bir ara Zenon, hayal tanrısı Morpheus’un kollarına kendini bırakmışken, Zeus gökyüzünü şimşeklere boğar ve gemi bütün yüküyle Akdeniz’in derinliklerinde  kaybolur gider…

Gemisi batan zavallı Zenon, zorluklar içinde canını kurtarmış ve Pire kıyılarında karaya ulaşabilmiştir…  Bir süre orada kaldıktan sonra Atina’ya geçer…

Zenon’un Atina’daki lakabı, aksanından dolayı Küçük Fenikeli’dir.

Atina’da işsiz ve kimsesiz dolaşırken bir kitapçıya yolu düşer. Xenophanes’in Anılar isimli kitabını karıştırırken, eserden çok etkilenir. Ve kitapçıya, kitapta adı geçen Sokrates gibi insanları nerede bulabileceğini sorar. Kitapçı ona, o esnada oradan geçmekte olan kinik öncülerden Krates’i gösterir ve “bu adamı takip et” der.

Zenon’un Krates’le tanışması, düşünce tarihinde çok önemli bir dönemece işaret eder. Bu tanışma ile, MÖ 300’lerden MS 300’lere kadar 600 yıl boyunca etkisini sürdürecek yeni bir felsefi akımın temeli atılmış olmaktadır…

Bu felsefi akım stoacılık’tır.

Stoalı bilge

Zenon önceleri kiniklerle birlikte olur, felsefesini geliştirdikçe 42 yaşında kiniklerden ayrılarak bir okul kurar.

Atina’da kurulan okullar,  genellikle kurulduğu yere göre adlandırılır.

Zenon da, stoa olarak adlandırılan sütunlu girişte bir aşağı bir yukarı yürüyerek anlatırdı derslerini.

Stoa, Eski Yunanca ‘stois’ (sütun) sözcüğünün çoğul hâlidir; Antik Yunanistan mimarisinde bir sokak ya da agoranın yanında yer alan, üstü kapalı, sütunlu galeridir, boyalı sundurmadır.

Stoa, bu tarihten itibaren 600 yıl boyunca bir mimari terim olmaktan daha çok bir düşünce anlayışının adı olacaktır.

Zenon, sade yaşadı, sade öldü. 72 yaşındayken bir gün okul çıkışında yere düştü ve bir parmağını kırdı. Bu olayda bir uyarı gördü ve eliyle toprağa vurarak ölüm tanrısı Thanatos’a  “geliyorum zaten, ne diye çağırıyorsun” dedi ve bu sözlerinin ardından soluğu kesilerek öldü…

Ama bıraktığı düşünce bugünlere kadar geldi… Helenistik dönemin ardından stoacı düşünce, Roma’ya geçti ve Roma stoası adıyla anılır oldu. Seneca, Cicero, Epiktetos, Marcus Aurelius gibi çok parlak isimlerle temsil edildi.

Stoa ahlakı, doğaya uyumlu yaşamayı önerir. Çünkü doğa yasası aynı zamanda akıl yasasıdır…  İyi’nin (agathon) bir tek koşulu vardır, o da doğaya uygunluktur…

Bilgenin bilgisi, doğrunun da ölçütüdür…

Stoalı bilge, dünya vatandaşıdır…

Yaşamı kuram yaşamı, eylem yaşamı ve akıl yaşamı olmak üzere üç bölümde kurmak gerekir.

En iyi yönetim biçimi, demokrasi, krallık ve aristokrasinin karışımından oluşan karma bir yönetimdir.

dinginyasam.com’dan alınmıştır

Stoalı bilge, temel düşüncesini şu cümle ile bize miras bırakır: “Dürüst yaşa, kimseyi incitme, herkese hakkını ver!.. Şu inceliğe  bakar mısınız!Hayat çıtası ne kadar yükseklerde…

Aşk için de ilginç bir tanımları var stoacıların: Aşk, dış güzelliğin yardımıyla dostluk kurma çabasıdır…

Bir deniz kazasının ardından gelen yaşamın anlamı üzerine yüzleşme…  Ve bu yüzleşmenin, binlerce yılı aşarak bugünlere ulaşması…

Zenon’a binlerce teşekkür…

Önceki İçerikAralık Ayı ve Zaman
Sonraki İçerikYolumu Kendim Çizdim: Remzi Kanbur
Mehmet Bekar
Türkçe, hukuk, felsefe, kültürel miras, siyaset bilimi alanlarında eğitimler aldı, alıyor. Uzun yıllar Ankara’da yaşadı, öğretmenlik, avukatlık, iş insanlığı, hukuk müşavirliği yaptı. Şimdilerdeyse daha çok Bodrum’da yaşıyor. Hayata dair sorular sormaya çalışıyor. Çünkü soruların, aynı zamanda cevaplara dair kopyalar içerdiğini düşünüyor. Mitolojik düşünüşten günümüzün postmodernist düşünüşüne kadar geçen o büyük düşünme yolculuğunu anlamaya çalışıyor. Düşünme üzerine arkeolojik kazılar yapmaya çalışıyor. Aristoteles mantığından puslu mantığa geçmenin zorlukları içinde… Derdi, başkasının putlarından ziyade kendi putları ile…