Hayat, şartlar, yaşadıklarımız sürekli değişmekte. Bütün bunlara adapte olabilmek de bizlerin elinde. Peki bu adaptasyonu nasıl sağlıyoruz? İstekli mi, coşkulu mu, gergin ve stresli mi, küskün mü?
Günlük yaşantımızda belki de en çok karşılaştığımız, en çok kendimizi korumak zorunda olduğumuz bir kavram ‘stres’.
Stresi, Türk Dil Kurumu, uzmanlık alanlarına göre anlamlandırmış:
- Tıpta:Ameliyat şoku, travma, soğuk, heyecan vb. etkenlerin organizmada, iç organlarda, metabolizmada oluşturduğu bozuklukların tümü
- Fizikte:Herhangi bir nesne ya da sisteme dışardan uygulanan bir güç
- Psikolojide:Çevreden bireye yöneltilen, onda kaçınılmaz ve otomatik denebilecek bir gerilim yaratan olaylar , anlamlarına gelmektedir.
Aslında stres kontrol edilebilir veya önlenebilir bir yaşantıdır. Hepimiz stresi az çok tanıyoruz. Peki onun etkilerini nasıl en aza indirebilir veya stresi nasıl yönetebiliriz?
Stresle mücadelede aslında, yaşam kalitesini arttırmak için, toleransımızı daha fazla nasıl artırabileceğimizi öğreniyoruz. Stres zannedildiği gibi dış faktörleri algılayış biçimimizden değil; içsel algılardan kaynaklanıyor. Bununla mücadele ederken veya yönetirken, öncelikle, hayata bakış açımızın değişmesi gerekiyor. Karşılaştığımız sorun veya problemlerde, başka bir pencere açabilmek veya alternatif geliştirebilmek gerekiyor. Farkındalık sahibi olan her birey, bunu yapabilir. Yani, kişinin kendisini strese yönelten kaynakları bulup, bunları ortadan kaldırmaya yönelik etkin yollar, gerçekçi çözümler bulması gerekiyor.
Stres Yönetimi Nasıl Yapılır?
Stresin etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik tüm çabalara, Stres Yönetimi diyoruz. Stres Yönetimi’nde, öncelikle stresin kaynağını bulmayı, bu kaynağı ortadan kaldırmayı, bu kaynağı ortadan kaldıramıyorsak da, bize olan etkilerini minimum seviyeye getirmeyi amaçlıyoruz. Bunu ortadan kaldırıken, etkili ve etkisiz olmak üzere, çeşitli yöntemler var. Etkili yöntemler ya da stratejiler, bireylerin çok fazla başvurmadıkları yollar. Aslında, hepimiz ilk etapta stresle karşı karşıya kaldığımızda, otomatik tepki olarak, etkisiz yöntemlere yöneliyoruz. Peki nedir bunlar?
Alkol almak, sigara kullanmak, öfkelenmek, bağırmak, kavga etmek, depresyona girmek, sakinleştirici ilaç almak, kendi içimize dönmek, kimseyle konuşmamak gibi yollara başvuruyoruz. Ancak bunların dışındaki etkili yöntemler dediğimiz metodlar, asıl stresin kaynağını ortadan kaldırır. Bu etkili yöntemler meditasyon, sosyal ortamlarda bulunma, düzenli beslenme, egzersiz-spor yapma, iş hayatında kendimizi denetleyebilme ve kontrol edebilme becerisine sahip olma, imaj yenileme gibi faktörler de, kişinin stresini kontrol edebilmesinde fayda sağlar.
Stres, optimum düzeyde olduğunda, aslında bizi motive edecek bir faktördür.Ancak stresin kaynağı veya stresin beraberinde getirdiği koşullar artmaya başlayınca, bizim işimizi engellemeye, işyerindeki verimimizi düşürmeye, çalışma isteğimizi azaltmaya başlar. Bu noktada “İşimiz tehlikededir” diyebiliriz. Stresi kontrol etmede, kişinin kendi toleransını yükseltmesi ve bununla birlikte, işverenlerin de daha sağlıklı ya da yaratıcı iş ortamları geliştirmeleri yapılabilecek çabalardır.
En önemlisi, nereye gidersek gidelim, önce kendimizi götürüyoruz; bu yüzden de önce dış kaynakları bir tarafa bırakarak, kendimizden başlamalıyız. Kendi toleransımızı geliştirmeye yönelik aktivitelere yönelmeliyiz. Bu aktiviteler, sevdiklerimizle vakit geçirmek, kendimiz için mola verebilmek, hayatta hem iyinin hem de kötünün olduğunu unutmamak, performans kaygısına düşmeden çalışabilmek gibi durumlar, kişinin kendi kendisinin farkında olmasıyla başlıyor aslında.
Farkındalık sahibi olan herkes, stresi kontrol altına alabilir.