Tanrıların Bile Yüreklerini Oynatan Eros

Eros, zaman yolculuğunda haksızlığa uğramış sözcüklerden… Tamamen cinsel alana ait bir sözcük muamelesi, hatta hakareti görüyor. Oysa, mitolojiler yoluyla evrenin tasarımlamasında çok değerli bir geçmişi var.

Theogonia (Tanrıların Doğuşu) destanına şöyle başlar Hesiodos:

khaostu herden önce var olan

sonra geniş göğüslü gaia, ana toprak

…..

ve sonra eros, en güzeli ölümsüz tanrıların”

Bir başka aşk şairi Sappho da, Hesiodos’a benzer şekilde anlatır Eros’u:

gene eros, elimi, kolumu çözen,

hem tatlı hem acı eros.

o karşı gelinmez yaratık

sarsıyor beni.”

Her şeyden Eros, Eris’in (nefret’in) amansız karşıtıdır…

Eris, uyumsuzluk, anlaşmazlık tanrısıdır.

Oysa Eros, tam tersi, uyumun, anlaşmanın tanrısıdır.

Dil, ne ilginç!… Bir sözcük bir harf değişimi ile tam zıddı oluveriyor… Eris ve Eros…

Eros, khaos hâlindeki evrenin düzenli evrene (kosmogenia) dönüşümünde çok önemlidir.  Evrenin var oluşunda, Khaos, Gaia ve Tartaros’tan sonra dördüncü sırada var olandır.

O Eros ki, elini ayağını çözerdi tüm canlıların… İnsanları bırakın,  tanrıların bile yüreklerini yerinden oynatırdı… Akıl ve iradelerini boşa çıkarırdı…

Eros; Khaos ve Gaia ile birlikte, tepesinde kar eksilmeyen tanrılar dağı Olympos’ta otururdu. Olympos her zaman tanrıların mekânı olacaktır.  Olympos, tanrılar arasındaki darbelerin de mekânıdır.  Zaman tanrısı Kronos, babası Uranos’un cinsel organını Olympos’ta keserek iktidarı eline alacaktı. Onun oğlu Zeus da yine Olympos’ta, kendini devirecek ve üçüncü kuşak tanrılar dönemini başlatacaktı.

İşte Eros, Olympos’un o karlı ve özgürlükçü havasından insana aktarılan harika bir mythos’tur.

Bütün aşklar, Erosun okuyla başlar

Eros, tarihsel yolculuğunda yanına epithumia (istek, arzu) ve hedone (haz) sözcüklerini de alarak yürüyecektir.

Eros’un altın kanatları vardır ve elindeki oku hiç bırakmaz. Neşenin, hazzın, cinselliğin, mutluluğun, dostluğun ve aşkın kaynağıdır. Ancak bir paradoks da onunla birlikte hep var olur. Neşe ve haz kaynağı Eros aynı zamanda acı ve ızdırap da getirir. Gözyaşı ve kahkaha Eros’un dikotomik bütünlüğüdür.

Platon’a ses verirsek, Eros, idealar dünyasına bir yolculuktur.

O aşkın, arzunun, cinselliğin tanrısıdır ama, aynı zamanda barışın da tanrısıdır.

Eros, her şeyi birleştiren bir güçtür. Zaten Olympos’un tanrıları bu birleşmelerden doğmuştur.

Eros’un tutkusunu, yaratıcılığını, birleştiriciliğini insandan ve toplumdan alırsak, geriye ne kalır ki…

Mitolojide eros ile başlayan sevgi sözcüklerine, Antik düşünürler birçok yeni sözcük ekler. MÖ 6-4.yüzyıllar düşüncenin felsefenin altın çağı olarak kabul edilir. Bu dönem, yüzlerce yeni kavramın ve  felsefi söyleyişin tartışıldığı dönemdir.

MS 3. yüzyıl ortalarında yaşadığı düşünülen Diogenes Laertios’un felsefe dostu bir hanıma ithaf ettiği “Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri” eserinde 100’e yakın düşünüre yer verilir. Her birinin onlarca eseri vardır.  Böylesi büyük bir mirasın zaman içinde önemsizleşmesi ne üzücü. İbrahimî dinlerin felsefi düşünüşü din alanıyla sınırlaması -Nietzsche’nin deyimiyle- felsefi düşünüşün de ölümü olacaktır.

Sevgi sözcükleri

Felsefenin altın çağı felsefecilerinin ürettiği sözcüklerle sevgiyi ifade eden sözcük sayısı giderek artar:  En önemlilerinden şöyle bir liste yapmak mümkün:

  1. Philia; arkadaşlar, dostlar arası sevginin yanı sıra aile üyeleri arasındaki sevgidir.
  2. Storge; cinselliğin ikinci planda olduğu bir yakınlığa gönderme yapar.
  • Agape; gerçek tanrısal aşkı, kendimizi başkalarına adadığımız özverili aşkın ifadesidir.
  1. Pragma; yararcı, çıkarcı, pratik aşktır.
  2. Lodus; bağlılığa gerek duymayan oyuncu aşkıdır.
  3. Mania; sahip olma, benimseme duygusunun yoğunlaştığı sahiplenmeci aşkın sö
  • Eros ise; aşka âşık olmayı ve aşk için her şeye katlanmayı içeren tutkulu ve romantik aşkın adıdır.

Bugün bu sevgi zenginliği dilini özlememek mümkün mü…

Antik dönem insanlarının“eros“u bizden daha iyi yaşadıkları bir gerçek…

Önceki İçerikPera ve Sakıp Sabancı Müzelerinde İki Önemli Sergi
Sonraki İçerikNasıl Yapmalı?
Mehmet Bekar
Türkçe, hukuk, felsefe, kültürel miras, siyaset bilimi alanlarında eğitimler aldı, alıyor. Uzun yıllar Ankara’da yaşadı, öğretmenlik, avukatlık, iş insanlığı, hukuk müşavirliği yaptı. Şimdilerdeyse daha çok Bodrum’da yaşıyor. Hayata dair sorular sormaya çalışıyor. Çünkü soruların, aynı zamanda cevaplara dair kopyalar içerdiğini düşünüyor. Mitolojik düşünüşten günümüzün postmodernist düşünüşüne kadar geçen o büyük düşünme yolculuğunu anlamaya çalışıyor. Düşünme üzerine arkeolojik kazılar yapmaya çalışıyor. Aristoteles mantığından puslu mantığa geçmenin zorlukları içinde… Derdi, başkasının putlarından ziyade kendi putları ile…