Türk Kadınının Seçme ve Seçilme Hakkının 90. Yılı: Atatürk’ün Eşitlik Vizyonu

5 Aralık 1934, Türk kadını için yalnızca bir hak kazanımını değil, aynı zamanda Cumhuriyet’in modernleşme vizyonunun en önemli göstergelerinden birini ifade eder. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen yasa değişikliği ile kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı. Bu tarihi adım, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadınların siyasal hayata etkin katılımının önünün açılması adına atılan cesur bir reformdu. Bu gün aynı zamanda Dünya Kadın Hakları Günü olarak da kutlanıyor.

Atatürk’ün Kadın Haklarına Bakışı: Özgürlük ve Eşitlik Yolunda Bir Rehber

Atatürk, kadın haklarını yalnızca bir eşitlik meselesi olarak değil, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmanın temel taşlarından biri olarak görüyordu. “Bir toplum, cinslerden yalnız birinin çağdaş gerekleri edinmesiyle yetinirse, o toplum yarıdan fazla zayıflamış demektir” sözleri, onun bu konudaki net ve ilerici bakış açısını yansıtır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren eğitim, sosyal yaşam ve hukuki düzenlemelerle kadınların yaşamında köklü değişiklikler yapan Atatürk, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanmasını da bu reformların en önemli adımlarından biri olarak planladı. Bu vizyon sayesinde, Türk kadınları birçok Avrupa ülkesinden önce siyasal haklarına kavuştu.

istanbulgercegi.com’dan alınmıştır.

Avrupa’yı Geride Bırakan Reform

Türk kadınları, bu hakka Fransa ve İtalya’dan 11 yıl, İsviçre’den ise 36 yıl önce kavuşarak, dünyada öncü bir konum elde etti. Atatürk’ün kadınlara yönelik bu vizyonu, yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın dikkatini çeken bir ilerleme sürecini ifade ediyordu. Bu reform, Türkiye’nin modernleşme yolunda atılmış dev bir adım olarak tarihe geçti.

İlk Kadın Milletvekilleri: Cumhuriyet’in Işığını Yansıtan Cesur Kadınlar

Seçme ve seçilme hakkının tanınmasının ardından, 8 Şubat 1935 genel seçimlerinde 17 kadın milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi. Bu sayı, 1936’daki ara seçimle 18’e yükseldi. Bu kadınlar, Cumhuriyet’in kadınlara sunduğu fırsatların somut örnekleriydi ve Atatürk’ün eşitlikçi yaklaşımının hayata geçtiğini kanıtladı.

Atatürk’ün Mirası ve Kadın Haklarının Güçlendirilmesi İçin Çalışmak

Atatürk’ün liderliğinde kazanılan bu hak, sadece bir hukuki düzenleme değil, Türk toplumunun dönüşümüne dair bir vizyonun eseriydi. Ancak bu kazanımların gerçek anlamda hayata geçirilmesi, kadınların toplumsal ve siyasal hayatta daha fazla yer almasıyla mümkün olacaktır.

Atatürk’ün bu konudaki vizyonu, bugün hala geçerliliğini koruyan bir yol haritası niteliğindedir.

Bu özel yıl dönümü, Türk kadınının tarihteki güçlü konumunu hatırlatırken, toplumun her kesimine sorumluluklar yüklüyor. Daha eşit bir gelecek için atılması gereken adımlar şunlardır:

  • Kadınların karar alma mekanizmalarındaki temsiliyetini artırmak.
  • Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için yasal düzenlemeleri güçlendirmek.
  • Kadınların eğitim, ekonomi ve siyaset gibi alanlardaki fırsatlarını geliştirmek.
  • Toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik farkındalık çalışmalarını yaygınlaştırmak.
Antalyakadindayanısma.org’dan alınmıştır.

Son Söz: Atatürk’ün İzinden Geleceğe Yürümek

5 Aralık 1934, yalnızca bir kazanımı değil, Atatürk’ün kadınlara duyduğu güvenin ve eşitlik idealinin hayata geçirilmesini temsil eder. Bugün bu önemli dönüm noktasının 90. yılını kutlarken, Atatürk’ün “Kadınlarını geri bırakan toplum, geride kalmaya mahkûmdur” sözlerini bir kez daha hatırlamalıyız.

Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanması, Atatürk’ün ileri görüşlülüğü sayesinde mümkün oldu. Bu mirası yaşatmak ve daha güçlü bir gelecek inşa etmek, onun vizyonuna duyduğumuz minnettarlığın en anlamlı ifadesi olacaktır.

 

Önceki İçerikKahveniz normal mi rahatlı mı olsun?
Sonraki İçerikGönüllülük
Yasemin Sungur
Yıllar önce okul dönemimin bittiğini söyleseler de ben hayatın tutkulu bir öğrencisi ve seçip aldıkları, özünden kattıkları ile sen izin verirsen ben bir rehber. Ben bir Özgür Martı. Ben bir düşleyen. Kanatlarım ile gelişime, paylaşıma ve değişime keyifle uçarım. İçimizde yaşayan gerçek Martı Jonathan’lara ulaşmak için MartiDergisi.Com’u uçurdum. Şimdi hep birlikte uçuyoruz. Kitapdaşlarımla birlikte Kitap ile Sohbet ederim ve onları İstanbul Oyuncak Müzesin de baş konuk olarak ağırlarım. Oyun oynamayı bırakmadım. Hayatı kelimeler ile anlatmayı, yazmayı ve onların büyüsüne kapılıp Yaz(ı) Kamplarımı keşfe dönüştürmeyi bilirim. Harekete Geçmeyenleri enerjimle uyandırırım. Sevgiyle nefes alıp, şiirle güne başlarım. Aşk ile Can oğlum ve Ceren kızımla, evrende hayat bir başka güzel. Şükür...