Umutların Tükenip, Kahve Çekirdeğinde Hayat Bulmuş Hali

Hangi roman kahramanı ne yapmış? Yazar, bunu okuyucuya nasıl yansıtmış? Kurgudan karakterlere, içerdiği mesajlardan anlatım diline kadar elbette ki hepsinin bir sebebi ve cevabı vardır. Anlamamız için bazen sadece baktığımız yönü değiştirmemiz yeterlidir.

İstanbul Oyuncak Müzesi’nde Yasemin Sungur’la Kitap ile Sohbet etkinliği sayesinde tanıştığım, kitaplar konuşulurken olaylara farklı açılardan bakmamızı sağlayan sohbetiyle olduğu kadar yazılarıyla da tanıdığım Oktay Valunya ile ilk romanı ‘Yemen Dilberi’ hakkında konuştuk.

Söylemeden geçemeyeceğim, romanınızı henüz okumayanlara da “Spoiler” etkisi olsun istemem. Finalde yaptığınız ters köşeyle sürpriz sonlu bir roman olmuş. Uzun süre konuşulacak gibi gözüküyor.

Öykü ve denemelerden sonra bir romanla okuyucu karşısında olmak sizi heyecanlandırmıştır diye tahmin ediyorum. Kitabı ilk elinize aldığınızdaki duygularınızı bizimle paylaşır mısınız?

Kızım doğduğunda, “Tamam benim bir çocuğum oldu ben babayım artık” düşüncesiyle ertesi gün işe gitmiştim. Ama şimdi birlikte o kadar çok şey yaşadık ki kızımı damarlarımda hissediyorum. Kitabımı elime aldığımda da benzer duygular yaşadım.  “Tamam” dedim bir kenara koydum. Tebrikler başlayınca, hele imza günleri sonrası aldığım keyif Yemen Dilberi’yle bütünleşmemi hızlandırdı diyebilirim. Ama kızım gibi olamaz…

Sohbetin en güzel hali, kitabın kahramanlarını yazarıyla çekiştirmek. Kitabın baş kahramanı Orhan’ı bize biraz tanıtır mısınız? Orhan nasıl bir karakter?

Bu soruyu bir arkadaşıma sordum. Yanıtı, gözünün önünde olan bitenin farkında değil, duygularını ifade edemiyor, karşısındaki kadını çözemiyor, hayattan beklentisini fala bırakmış. Kitapdaşımın yorumu hoşuma gitti.  Orhan sürece önem veriyor yani sonuç odaklı değil. O kavuşamamanın zevkini yaşıyor.

Yemen Dilberi ilk sayfa kahve falıyla başlıyor. Fala inananlardan mısınız?

Yok fala inanmam. Benim bu konuda ilgimi çeken fal bakma anındaki ritüellerdir. Falcının fincanı elinde tutarken bedensel mimik ve jestleridir. Kullandığı dildir.  Yine de inanmasam bile ben kahve içtikten sonra fincanımı tabağına ters çevirip kaparım daima.

Genelde erkek yazarların kadın karakterleri yazmaları zordur derler. Tabii bu kadın yazarlar için tam tersi. Peki sizin yazarken en çok zorlandığınız karakter hangisi?

Handan, bir erkeği peşinden sürükleyecek yeteneğe sahip bir kadını yaratmak çok zorladı beni. Bana böyle kadınlar çok çekici gelir.

Yemen Dilberi’ndeki hangi karakter sizin favoriniz? Neden?

Melihcan. Şimdilerde neredeyse askere gidecek yaşa geldi. Kahramanlarımın en safı. Çocuk işte.

Yazarken yaşanılan deneyimlerle birlikte iyi bir gözlemci olmak da duyguyu yazıya geçirmede kolaylık sağlar. Siz yazar olarak kendinizi nasıl tanımlarsınız?

Yolda yürürken herhangi bir nedenle düştüğünüzde sadece korku, acı, kendimize kızma ve benzeri duygular yaşarız. Bu deneyimdir.

Başka birinin düşüşünü gördüğünüzde o kişinin nereye takıldığını, düşmeme çabasını, düştükten sonra kalkış çabasını ve buna benzer eylemleri izlersiniz. Bu gözlemdir.

Ben zannederim iyi bir gözlemci ve hayalperestim.  Bu yaşamla ilgili tabii. Tek düze yaşamı olanın deneyimi az olur.

Karakterleri yazarken kendinizden bir şeyler kattığınız olur mu? Mesela hangisinde sizden izler vardır?

Elbette, Orhan. Kendimden izler çok var.

Mekân seçimlerinizin özel bir nedeni var mı? Özellikle semtler?

Yaşadığım sevdiğim yerler. Özel bir nedeni yok. Kitabımın gelişimi Yalova’nın bir köyü olan Koruköy’deki evimin üst kat balkonunda. Sahil, cami, komşular Melihcan. Yaşamımın merkezi olan yerler.

Yazma ritüeliniz var mıdır?

Sıkıntılı bir konu benim için. Disipline olamıyorum, tarzım bu herhalde.

Yazdıklarınızı ilk kim okur? Çevrenizde fikrine güvendiğiniz, yorum yapmasını beklediğiniz biri var mı?

Çevremde bana yardımcı olan çok yetenekli kitapdaşlarım var. Özellikle yazımı okumalarını istediğimde onlardan tek isteğim bana olumsuzluklarımı söylemeleri.

Kurguyu oluşturduktan sonra sonucunu bildiğiniz bir şeyi yazıyorsunuz aslında, peki yazarken akışa kapılıp farklı bir yön kazanır mı yazdıklarınız?

Yemen Dilberi benim ilk kitabım. Bu kitabı yazmaya başladığımda nasıl biteceğini bilmiyordum. Karmaşık bir yazım süreci geçirdim. En ilginci hiçbir yazma tekniği bilmiyordum o zamanlar. Ama çok kitap okuyordum.

Kitabın adı neden “Yemen Dilberi”?

İlk adı “Kıvrımlar, Eğriler, Büğrüler.” Sonra “Kırmızı Şezlong.” En son “Yemen Dilberi”

Romanın hikayesi kahve falı üzerinden gittiğinden “Yemen Dilberi” en uygunu oldu

Yemen Dilberi kitabın yanında bir de kahve kolonyası var. Bu fikir nasıl gelişti?

Dünya’da ilk. Birden aklıma geldi. Kahve kolonyası aldım. Boş şişeye doldurdum. İçine kahve tozu ve çekirdeği kattım. Şişenin bir yüzüne kitabımın ön kapağını fotoğrafını yapıştırdım. Keyif aldığım bir uğraşı oldu.

Yeni kitap projesi var mı?

Yarılanmış bir öykü kitabım, yarılanmış bir romanım var. Harekete geçmem lazım…

Biz merakla bekliyoruz. En kısa zamanda yeni kitaplarda, yeniden buluşmak dileğiyle.

Teşekkürler sevgili Oktay Valunya…

Röportaj: Hüma Oktay

Önceki İçerikYaz Günleri İçin Roman Listesi
Sonraki İçerikLGS, Başarı ve Emek
Hüma Oktay
Bir işletme bölümü mezunu olarak kurumsal hayattaki misyonumu tamamlayıp artık özüme döndüm. Yazarak yaşamaya... Hayat boyu bitmeyen bir öğrenme arzusu çok kitap okumaya ve kitapların yayına hazırlanması sırasında işin mutfağında olmaya yöneltti beni. Bazen görme engelliler için kitaplara ses verdim, bazen basılmadan önce kitapları çocuklarla birlikte irdeledim. Böylece çocuklar için eğlenceli kitaplar yazma serüvenim başlamış oldu. Her kitap yaşamımda bir iz bıraktı. Kafka’nın Dönüşüm’ü beni Prag’a sürükledi, Gülşah Elinkbank’ın Yalancılar ve Sevgililer’i Romanya’ya... Antoine de Saint-Exupéry’in Küçük Prens’i beni koleksiyoner yaptı, Orhan Veli’nin Şiirleri benim de duygularımı şiir ile ifade etmeme vesile oldu. Kitaplar ve seyahatler yeni şehirleri, yeni kültürleri ve yeni yazıları da beraberinde getirdi. Bu seyahatlerdeki yol arkadaşım kardeşim Baobab ve ben Albatros 2013 den bu yana kendi web sitemizde yazmaya başladık. Etkilendiğim kitaplar, doğal yaşam, geri dönüşüm, çocuklarla iletişim, çocuklarla hayata dair kaleme aldığım konuları 2015’den bu yana Martı Dergisi’nde paylaşıyorum. Dünyanın geleceğini bugünden görmek isterseniz bir eliniz çocuklara bir eliniz toprağa dokunur olsun... Sevgiyle kalın daima... Hüma Oktay