‘Minnesota eyaletinin şirin bir göl kasabasıdır benim yaşadığım yer… Bütün kadınların güçlü, bütün erkeklerin yakışıklı ve bütün çocukların ortalamanın üzerinde olduğu bir yerdir. Belki de adı yerli dilinde “yağmurlu bir günde seni beklediğim yer” anlamında olduğundan mıdır, bilmem: Herkes sıradan bir günde mutlu bir sükûneti paylaşır, sadece… Benim adım Garrison Keillor. Doğduğum kasabadan, Wobegon Gölü Kasabası’ndan haberlere hoş geldiniz…’
Amerikalı yazar Garrison Keillor böyle başlıyordu 1974-2016 yılları arasında Minnesota Halk Radyosu’nda yaptığı programına, hayalinde yarattığı kasabada, hayalindeki öyküleri anlatırken… Radyo dinleyicileri bu öykülerden o kadar etkileniyorlardı ki, en çok görmek istedikleri yer hâline gelmişti hayalî Wobegon Gölü kasabası… Öyküler sihirli sözcükler içerdiğinden, program dinleyicilerin yoğun ilgisini çekiyordu elbette.
Teorinin çıkış noktası işte bu kasaba. ‘Wobegon Gölü Etkisi’, yani olumsuz özelliklerimizi göz ardı ederek, yeteneklerimizi abartarak, kendimizi üstün gördüğümüz bir dünyada yaşıyor olmak, diğer adı ’yanıltıcı üstünlük’; oldukça yaygın bir durum… Hatalarımız ve zayıflıklarımız konusunda gerçekçi olamıyorsak, böyle bir yanıltıcı üstünlük içine düşeriz. ‘Ayna ayna, söyle bana, var mı bu dünyada benden güzeli?’ misali… Başkalarından daha zekiyizdir, daha güzelizdir. Ama diğer insanların becerileri karşısında körüzdür. Ve bu farkındalık eksikliği çoğu zaman kibirle ilişkilendirilir. Bu tip insanlar ne yazık ki fazla beceriye sahip değildir, övünecekleri fazla şey yoktur ama özgüven eksikliği onlarda ‘Wobegon Gölü Etkisi’ yaratmaktadır ve bunun farkında değillerdir. Örneğin “sigara başka insanları kanser yapar ama bana bir şey olmaz” gibi bir cümle de bu insanların görüşleri arasındadır.
İnsanın kendi hakkında olumlu düşünmesi sağlıklı olsa da, aşırıya kaçıldığında, kusurlar göz ardı edildiğinde, ne yazık ki her doz aşımında olduğu gibi sorunlar doğar: Dünyayı kendi doğrularımıza göre yargılarız, doğru karar almakta ve kendimizi eleştirebilmekte zorlanırız; Sonuç olarak büyümemiz ve gelişmemiz âdeta imkânsızlaşır. Cornell Üniversitesi’ndan Prof. Justin Kruger ve David Dunning, entelektüel kapasiteleri ortalamanın altında olan insanların, genellikle kendilerini diğerlerinden daha zeki olarak görüp böbürlendiklerini söylüyorlar. Daha zeki ve performansları yüksek insanlar ise aksine, başarılarını daha düşük algılama eğilimindeler.
‘Birçoğumuz, kendimizi hemen hemen daima ve her konuda haklı görürüz: politik ya da entelektüel görüşlerimiz, dinî ya da ahlaki inançlarımız, diğer insanlar hakkındaki fikirlerimiz, hatıralarımız ve gerçeği algılama şeklimiz gibi. Ne kadar saçma gelse de bir düşündüğümüzde, normal hâlimizde de bilinçsizce her şeyi bildiğimizi zanneden bir versiyonumuzun etkisindeyizdir’ diyor Pulitzer ödüllü yazar Kathryn Schulz…
Şimdi kendimize soralım ve samimi bir yanıt bekleyelim: Ben de bir Wobegon Gölü Kasabası sakini miyim acaba?
Nevin Tali Ölçer