Adam kadına aşıktı, kadın adama.
En doğru yanlışlarıydı birbirlerinin.
Böyle fısıldamıştı adam bir gece, kadının kulaklarına…
Ruhlarıyla sevdiler.
Bir masaldı yaşadıkları.
Karanlık dünyada, güneş bir tek onlarındı.
Ay, kadının gözlerinde parlıyor, adamın yüreğinde yakamoz oluyordu.
Kadın yakamozları çok seviyordu.
Bu yüzdendi belki de aşık olması adama…
En güzel yakamozlar adamın yüreğindeydi,
Çünkü kadının gözleri çok güzeldi.
Bir bahçe yeşerttiler…
Gizli…
Kimsenin bilmediği, görmediği.
Liman oldular, birbirlerine sığındılar.
Güneş her gün daha parlak doğuyordu sanki. Sanki hiç batmıyordu ya da.
Günler, haftalar, aylar, yıllar geçti gitti…
Sonra bir boran koptu, deprem oldu, çığ düştü bahçelerine.
Yetmedi yangın çıktı yürek evlerinde.
Adam yorgun, kadın kırgın…
Adam sevmekten yorulmuş, ne tuhaf!
Kadın sevmekten yorulan adamı,
Sevmekten hiç yorulmamıştı oysa.
Bunu anlayamıyordu, kırgınlığı da bundandı zaten.
Kızgın değil, yorgun değil, pişman değil,
Sadece kırgındı.
Adam gitmek istedi, kadın yalvardı…
Adam dinlemedi gitti…
Kadın yok olan bahçesi ve kül olmuş yüreği ile kalakaldı.
Yılmadı!
Kızdı…
Ağladı…
Sonra…
Ağladı,
Yine ağladı…
Yemek yerken ağladı,
Çalışırken ağladı,
Arkadaş sohbetlerinde ağladı,
Gülerken ağladı da
Hiç kimse görmedi gözyaşlarını.
Adam gitti gitmesine ama
Hiç unutmadı kadını ve gözlerini.
Her çiçek kadın kokuyor, herkes kadına benziyordu.
Adamın yorgunluğu, pişmanlığa dönmüştü.
Kadının nasıl olduğunu merak ediyor,
Üzdüğü için kendinden nefret ediyordu.
Kendine bile itiraf edemese de…
Neden sonra adam duramadı yerinde.
Gitti kadının yanına…
Gördüğü kadın, bıraktığı kadınla aynı değildi artık.
Derme çatma toplanmış bir yürek,
Yarım yamalak yeşermiş bir bahçe,
Öylece adamın karşısında duran kadın…
Adam kadının gözlerine baktı,
Eskisi gibi bakmıyordu o gözler artık.
Adam gördüklerinden üzgün,
Yıkıldı kadının ayaklarının dibine…
Kadın şaşkın, bir o kadar kızgın.
En çokta kırgın…
Ama bir o kadar da deli sevdalı adama.
Duymazdan geldi kadın gururunu, yakamozları yeniden görebilmek için.
Eğildi adamın yanına “Hadi kalk çok işimiz var,” dedi.
Adam sevindi, hemen toparlandı.
Önce evi onardılar,
Sonra bahçeyi toparladılar.
İlk hali gibi olamadı elbette ev de bahçe de,
Ama olsundu…
Kalan izler hatırlatacaktı, ayrılığın onları daha çok yorduğunu.
Sendelediklerinde o izlere tutunup soluklanacaklardı.
Güneş yine onlarındı sadece.
Ay, yine kadının gözlerinde parlıyor,
Adamın yüreğinde yakamoz oluyordu.
Ama artık, en güzel yakamozlar adamın yüreğinde değildi.
Çünkü kadının gözleri yaralıydı…
Artık hayat ağır aksak geçiyor, zaman hızla akıyordu.
Adam öğrendi pişman olmamayı yaşadıklarından. Kadın sindirdi acılarını.
Unutmayı beceremedi belki ama hatırlamamayı öğrendi.
Sonra kadının kulaklarında eskilerden bir cümle yankılandı adamın söylediği,
“Birbirimizin en doğru yanlışlarıyız…”
Gülümsedi kadın…
Adama baktı, adam da kadına…
Kadın en güzel yakamozu gördü.
Çünkü artık kadının gözleri çok güzeldi…
Dilek Acar Akçay