Bundan tam 6 yıl önceydi. Aniden aldığım haberle, aniden değiştirdim hayatımı.
Usul usul gelen nice sinyalleri görmezden gelen gözüm, gönlüm, bedenime karşı gelemedi. Olan olmuş davetsiz misafir yerleşmişti sineme…
Zor zamanlardı öncesi de, sırası da, sonrası da… Geçti o günler geride kaldı bin şükür. İçinden geçtim acının, yanlızlığın, korkularımın duvarlarına dokuna dokuna yürüdüm o karanlık ve nemli yolu. Yalnız değildim, çok sevildim, korundum, özenle sarmalandım. Düşündüm, çok düşündüm… Fark ettim, anladım, yazdım, anlattım, dinledim, sessiz kaldım uzun uzun saatler mavinin derinliğini seyrettim.
İki seçeneğim vardı.
Ya geçmişin ağına takılı kalacaktım ya da geleceğin kancasına atacaktım yaşam halatımı.
İkincisini seçtim… Kollarımda derman az olsa da bacaklarım nereye gideceğini bilemese de kalbim kırık ve etrafa dağılmış olsa da gözlerim ufuklara dalsa da…
İkincisini seçtim.
Elimi tutan sonsuz aşkımla, ailemle kendimi kucaklayarak geçtim o yolu.
Kalan izleri de zamanla temizleye temizleye yürüdüm ve geldim bugüne.
Bugün, danışanımın öyküsünü dinlerken, onda kendi parçalarımı gördüm. Onu kalbimin gözüyle sarıp sarmaladım. İsyanını, çaresizliğini duydum kelimelerinde.
Yeni yaşamını tasarlama çabasına, emeğine, cesaretine özenimi gördüm sözlerimde.
Son bir isyan belki bu dökülen kelimeler veya uzatılan o elin sıkıca tutulması ve yaşama yeniden başlamasına cesaret vermek.
Yeni birşeyler söylesin istedim kalbimden, kalbine, şimdine.
Kendine yaren olmaya bir davet olsun istedim.
Seni senle bırakıyorum, belki bir kelimede, bir duyguda nasılsa buluşuruz niyetiyle.
Sevgide kal, İyi’de kal…
Esenlikle.
******
Bu gün zannediyorsun ki senin için sıradan bir gün oysa hiç öyle değil.
Bunu birkaç saat sonra gelen bir telefonla anlıyorsun hatta bilmeden biliyorsun artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Eskinin de şimdiki sen için ne kadar iyi olduğunu henüz bilmeden, büyük bir korku, panik sarıyor tüm bedenini…
Aldığın haberle bedenin sarsılıyor, bedenin sinyal veriyor kontrolsüz ilerleyen hücrelerinle
Sen yenilenmeye dair çok direndin ve şimdi anlıyorsun ki yol çıkmaz sokak.
Durman şart!
Durmak ve yön değiştirmek zorundasın.
Artık “istersen” hali, senin için lüks, geçti o lüks günler…
Şimdi, kendini seçmek zorundasın!
Zorunda olmak yüreğini sıkıyor biliyorum…
Hiç sevmedin zorunlulukları,
Hiç savaşmadın zorlayanlarınla,
Çatışmak istemedin, o gücü hiç bulamadın içinde…
Oysa o, seni bekledi uzun uzun bir süre.
Göremeyince sen, o gösterdi sana kendini!
Kendi bildiğince…
Kendini var etme savaşı bu,
Savaş, evet!
Hem de hiç sevmediğinden.
Şimdi düşün niye sevmediğini,
Ya seni sen koruyacaksın ya da seni kuşatan “diğerlerini.”
Sen hep, mutlu olsunlar istedin “gördüklerini.”
Şimdi KENDİN “sana görünmek istiyor.”
İlk sen gör seni ki, bilesin neye benzediğini!
Ancak o zaman kendini tanırsın görür, sever, korur, kollarsin
Öyle…di mi…Görmediğin neyi “bildim” diyebildin?
Görmediğin neye “kanın kaynadı”?
Görmediğin kime, neye “güvendin”?
Gönül yakınlık ister, sevmek, sevilmek…
En çok da kendine yaren olmak ister.
Hazır mısın, kendine yaren olmaya,
Hazır mısın kendine demlenmeye,
Davetim, seçene.
Arala gönül kapını, bak nasıl tatlı bir çocuk seni bekler orada.
Hadi uzatmaya vakit yok gün senin günün, gün BUGÜN!
Sarıl kendine özlemişsindir çok…
“Sevgiye açık bir kalp kadar, dünyada değerli bir şey yoktur” GOETHE
Mari Camgöz Pektezol
PCC Koç, Gelişim Mentorü, Yazar, Zihin Haritaları Eğitmeni, Enerjist