Kendinizi biraz anlatır mısınız?
Bugünkü ben, okumayı, çevresini sorgulayarak görmeyi, keşfederek yaşamayı çok seven ve öğrendiklerini deneyimleri ile buluşturarak yorumlayan, yorumladıklarını her yolla paylaşmayı seven biri. Kadın, sevgili, anne, dost, arkadaş, eğitmen, koç, danışman ve öğrenci olmaktan, bu rolleri en iyi şekilde yaşamaya çalışmaktan çok mutluyum.
Yaptığınız işten bize bahseder misiniz?
İşim bugün ‘var olan bana’ en uygun iş. Eğitmen, danışman ve koç olarak çalışıyorum. Kurumsal ve bireysel eğitimler veriyorum. Tüm eğitimleri öğrendiklerimi yorumlayarak ben hazırlıyorum. İçerik ve uygulama bana özgü. İletişim odaklı her yaş, sektör ve meslekten kişilere uygun eğitim programlarım var. Hayatımızın her anında çok önemli olduğunu düşündüğüm iletişim becerisini geliştirerek insanların kendilerini ve birbirlerini daha iyi anlayıp, anlatmalarını sağlayan, bol uygulamalı seminerler veriyorum.
Şirketler ile uzun soluklu danışmanlık çalışmalarım var. Kurumsallaşma ve markalaşma sürecinde yol arkadaşı oluyorum şirketlere. Son dönemde ağırlıklı aile şirketleri ile çalışıyorum.
Koçluk disiplini çok yararlı araçlar kazandırdı bizlere. 20 yıl süren profesyonel iş yaşamımda görevlerime ek olarak eğitmen olarak çalışıyordum. Öğrendiklerimi ve deneyimlerimi paylaşmayı hep çok sevdim. Kendi şirketimi kurduğumda eğitmenliğimin yanına, danışmanlık eklendi. Koçluk eğitimini alarak, pek çok yeni araç ile işimi daha da zenginleştirdim. Koçluğu da hem şirketlerde kurumsal yapı içinde bireylerin kendini daha iyi hissederek çalışmalarını sağlamak, hem de bireysel olarak çeşitli nedenlerle kendilerini geliştirmek isteyen her yaştan birey ile çalışarak yapıyorum. Öğrencilerle kariyer, meslek seçimi, okul başarısı ve iletişim becerisini artırmak, çalışan kişilerle iş ve yaşam becerilerini geliştirmek amaçlı, aileler ve çiftler ile iletişim becerisi ve daha mutlu yaşam konularında çalışıyoruz.
Bunun yanında bir kültür, sanat gönüllüsüyüm. İş gibi düzenli yaptığım uğraşlarım var. Bunlardan biri olan Kitap ile Sohbet 16.yılında. Aylık e-dergimiz Martı 14 yaşına geldi.
Şu an bulunduğunuz noktada hangi eğitimlerinizin katkısı büyük oldu?
Aldığım her eğitim, okuduğum her kitap, seyrettiğim her film, sohbet ettiğim her insan, keşfettiğim her yeniliğin katkısı olduğuna inanıyorum. Sadece eğitim yetmez, yetmiyor insana. Ben hep iş kitapları okuyorum diyenler için üzülürüm ben, ya da sadece akademik öğrenmeye takılıp kalanlara. Eksik kalır bilgileri. Romanlardan, şiirlerden, tablolardan, heykellerden, doğadan, tarihten ve farklı kültürlerden beslendiğimize inanıyorum. Yani yaşayarak, görerek, yorumlayarak öğrenmeliyiz, o zaman bütünsel öğrenme gerçekleşiyor.
İlk okuldan başlayarak her okulun faydası oldu elbette, ancak öğrenmek sürekli ve aktif olarak devam etmelidir, etmezse yeni dünyanın dışında kalırız. Sadece okul yaşamı yeterli değil, her yıl farklı konularda deneyimlerimi destekleyen seminer ve workshoplara katılırım, bunu herkes yapmalı.
1995 yılından itibaren her biri kendi alanında ekol olan hocalarımdan aldığım NLP, Davranış Bilimleri, İletişim, Kişisel Marka ve Koçluk eğitimlerim bana bilgimi ve deneyimlerimi çok farklı araçlarla kullanma imkanı verdi.
Farklı disiplinlerden eğitimlere katılırım. 1999 yılında aldığım Reiki eğitimi ile değerlerimi sadeleştirmiştim. Son yıllarda katıldığım ve çok yararlandığım bir eğitim ise Vipassana oldu. Olanı olduğu gibi görmek anlamına gelen bu eğitim, beden ve zihin bağlantısının anlamıyla içsel yolculuk yapmamı sağladı.
Okul yaşamınızda ne tür etkinliklere katılıyordunuz? Bunlar size ne kazandırdı?
Aktif bir öğrenci oldum hep. İlk okuldan itibaren folklor oynadım lise yıllarında da devam ettim, ilk olarak televizyona folklor ekibimizle çıktık ve derece kazandık. Orta okulda atletizm ve tiyatro, lisede edebiyat ve münazara etkinliklerine katıldım. Üniversite de ise çalışmaya başladım, mesleki dernekte görev aldım çalışmaya başlar başlamaz. Hiç boş zamanı olmayan çalışkan bir öğrenciydim ve çok kitap okurdum her zaman. Yorgan içinde el lambası ile kitap okurdum, ya da evdekiler uyurken ışıktan rahatsız olmasınlar diye banyoda okurdum.
Çok yönlülüğümü ve aynı anda bir kaç farklı konuyla aynı anda ilgilenme becerimi o yıllarda geliştirdiğimi düşünüyorum.
İş hayatınıza nasıl başladınız?
Üniversitenin başladığım yıl 1977 yılında işe başladım. İş hayatına çok bilinçli, planlı başlamadığımı düşünüyorum. Ticaret meslek lisesi ve ilk işim olan bankacılık bana uygun alanlar değilmiş, yanlış yönlendirmeler ile başlamışım. Liseden sonra İktisadi Ticari İlimler Akademisi’ne devam ettim ve aynı zamanda Ziraat Bankasında çalışmaya başladım.
Bana uygun olmadığını bilinçli olarak fark ettiğimde iş yaşamının 5.yılındaydım. Çok ilgili olduğum eğitim ve personel yönetimi konularında çalışma üzere bölüm değişikliği yaptım, değiştirmek konusunda hep çok cesurdum. Daha sonra, daha hızlı süreçleri olduğunu gördüğüm özel sektöre geçtim.
İş yaşamınızdaki kilometre taşlarınız nelerdir?
Yaptığım işte öğrenecek bir şey kalmadığını düşündüğümde, iş, sektör ve alan değiştirme cesaretim en önemlisidir. Öğrenmek benim motivasyon kaynağım ve mutluluk aracım.
Oğlum da farkında olmadan benim için itici bir güç olmuştur ve koçluk mesleğini keşfetmemde büyük katkısı olmuştur.
İş hayatınızda tercihlerinizi belirleyen kriterleriniz neler oldu?
İşimi sevmem en önemli kriter. Sevgim azaldığında değiştirdim. Söylenerek işe gitmemek benim için önemli. Hem olumsuz yorumlar yapıp, hem de aynı işe devam etmek çok ağır bir iş. Beni geliştiren iş her zaman en sevdiğim iş oldu.
İş yaşamınızda dönüm noktası diyebileceğiniz anlar yaşadınız mı? Bu süreçleri nasıl yönettiniz?
Kendi işimi kurmak dönüm noktamdır. Daha önce kurmalıydım pişmanlığı yaşadım, ancak geriye dönüp baktığımda yaşadığım hiç bir deneyimi çıkaramayacağımı fark ettim
Yasemin Sungur Gelişim Enstitüsü iş yaşamına nasıl başladı? Kendi işinizi kurmaya nasıl karar verdiniz?
Öncesinde kurduğum Performans adlı bir şirketim daha var. Eğitim, organizasyon ve etkinlik yönetimi yaptık. Kendi ismimle bir Gelişim Enstitüsü kurma cesaretini de eğitim aldığım hocalarım sayesinde oldu. Bunlar Loise Hay, John Seymour, Pat Williams ve William Arruda’dır. İngiltere ve Amerika’da yaygın olan modelden etkilendim. Her yıl eğitmen ve koçluk programları ile mesleğimize ilgi duyan kişilerle çalıştım.
Bir iş gününde neler yaparsınız?
Günlerim planlıdır, bazen günler öncesinden, bu nedenle her akşam yatmadan ertesi günü gözden geçiririm. Sabah uyanınca önce yatakta 10 dakika, sonra 20 dakika süren güne başlangıç ritüellerim var. Çok erken saatte bir yolculuk başlamıyorsa mutlaka yaparım. Nefes ile, ruh, zihin, beden üçlüsünü güne hazırlama çalışmasıdır, bana çok iyi gelir. Sabah enerjimin coşkulu olmasını sağlar. Sonra 1 saat kadar okurum, her gün düzenli okuduklarımın yanında değişik, işimle ya da yaşamla ilgili okurum. Güzel bir alışkanlığım var, her gün şiir okurum 1-2 tane, günün şiiri seçerim kendime.
Sunumlarımın son kontrolünü yaparım. Randevularıma hazırlanırım. O günkü programa bağlı olarak değişir hazırlıklar, ofisimde ya da dışarda oluşuna göre hazırlanırım. Dakik biriyimdir. Bireysel çalışmalarıma tek tek hazırlanırım. Müzik, ışık, koku, çiçek, ikram ve başka her detayı düşünür ve kendim hazırlarım. Molalarım vardır mutlaka bazen 3 dakika, bazen 30 dakika. Çiçeklerle ilgilenirim, çiçek bakar, çiçek fotoğrafları çekerim. Son zamanlarda gördüğüm her sokak hayvanının da fotoğraflarını çekiyorum.
Şirketinizin logosu olarak martıyı seçtiniz. Sizin için özel bir anlamı var mı?
Richard Bach ve ilk romanı Martı, kitabın kahramanı Martı Jonathan Livingston benim için önemli isimler. Bir kitaptan ne kadar çok etkilenebilir bir insan? Hayal etmeye çalışın. İşte o benim. Ben bir martıyım. Benim yaşamımın martı Jonathan’ı benim. Ne demek istediğim daha iyi anlamak için Martı kitabını okumanızı öneririm. Elbette logo #martı oldu ve çıkardığımız aylık e derginin adı da #martı. www.martidergisi.com
Yol haritanızda ilerlerken sizin için olmazsa olmazlarınız nelerdir?
Her zaman bir haritam var, haritamın yan yolları da var Plan yaşamımın vazgeçilmezi, ancak yeni planlar eklemekte en eğlenceli yanı. Büyük hedefi seçer ve o hedefe ulaşırken vizyonumdan uzaklaşmam. Yolun sonu değil, yolun kendisi ve beni yola çıkaran amaç önemlidir. Anlamlı, eğlenceli ve paylaşıma açık anlar yaşamaya çalışırım. Kadın, genç, çocuk, doğa, kültür ve sanat için düşünmek, üretmek, gönüllü olmak beni geliştiriyor.
Çok yönlü bir kimliğiniz var. Eğitmen, marka danışmanı, kariyer, yönetici ve öğrenci koçu, eğitmen, İletişim uzmanı. Bütün bunları nasıl başardınız? Nasıl planladınız?
Öğrenmeyi sevmek bunun en önemli nedeni. Uzmanlaşmaya inanıyorum, uzmanlaşmak için de zaman ve yeterli bilgi gerektiğine ancak ben tek konuda kalınca sıkılıyorum. Hem öğrenciliğimde, hem profesyonel işe yaşamımda hep böyle oldu. Uğraştığım konular hep birbirinin içinden çıktı, birbirine eklendi. Bir tür dairesel öğrenme ve uygulama hali oldu benim için. Beni heyecanlandıran konuların peşine takıldım. Çok ve hızlı okumamın yararı büyük. İlgimi çeken her konuda önce okullarda ders olarak ne okutuluyor onu izler, sonra kaynak kitaplara geçerim. Okuduğum kitabın kaynaklarını araştırır, onları da okur ve sevdiğim bir yazarın etkilendiği yazarları keşfederim.
Şu anda kendimi uzmanı olarak hissettiğim konularda 10 bin saati aşmanın mutluğu içinde öğrenmeye ve paylaşmaya devam ediyorum.
Başarınızın sırrı diye sorsak?
Sevdiğim konuları iş olarak seçmek diyebilirim buna gönül rahatlığı ile. İnanarak yaparım her işimi, çok iyi hazırlanırım, okurum, yazarım ve her aşamasında paylaşırım.
Başarılı bir işkadını olmak Türkiye şartlarında zorlu bir süreç mi?
Çok zor ve şimdi daha zor. Özellikle bizim alanda işkadını olarak da görünmediğimiz için daha zor. Girişimci bir işkadını olmak zor ancak çok eğlenceli.
Şansın ve rastlantıların başarı sürecine etkisi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Şans ve tesadüf konusunda şöyle bir inancım var; aslında şans ve tesadüf yok, ya da yaşadığımız her şey tesadüf ve şansın eseri.
Nereden baktığınıza bağlı. Bu arada ben çok şanslı olduğuma inanırım. Bu da işimi kolaylaştırır, yolculuğumu hızlandırır.
Başarı yolculuğunuzdaki en büyük destekçileriniz kimlerdi?
En önemlisi sevgili kocam İlhan Sungur, zamanımı kullanmamda, yaşamı ortak olarak planlamamızda büyük katkısı oldu. Daha sonra sadece işime odaklanmamı sağlayan lojistik desteğine ne kadar teşekkür etsem yetmez. Sonra oğlum Can Sungur. Ve birlikte çalıştığım müşteri, iş ortağı ya da çalışma arkadaşlarım.
İşinizi yaparken size neler iyi geliyor?
Eğlenmek çok iyi geliyor. Olumlu olmak ve olumlu düşünen, üreten insanlarla birlikte olmak. Müzik dinlemek. Küçük molalar vermek. Keyif ritüellerim
Günlük yaşamınızda küçük molalar verdiğinizde neler yaparsınız? Ritüelleriniz neler?
Uzağa bakarım, bedenimi esnetirim. Bir çay ya da kahve fincanında dünya turu yaparım. Şiir okurum. Sessizliği seçerim. Çiçeklerle ilgilenirim, fotoğraf çekerim, sosyal medyada çektiğim fotoğrafları paylaşırım. Sevdiklerimle konuşurum.
Kendinizi yenilemek için hayatınıza neleri alıyorsunuz?
Kültür ve sanat etkinliklerine katılmak beni yeniliyor. Kitap okumak. Sergi gezmek. Eski İstanbul’u gezmek, sokaklarda yürümek. Doğada seyirci olmak. Arkadaşlarımla sohbet etmek.
Nelere gülersiniz? Neler sizi mutlu eder?
Karikatür severim. Haftalık dergileri eskiden düzenli takip ederdim, şimdi kitaplarını alıyorum sevdiğim çizerlerin mesela Selçuk Erdem, Yiğit Özgür ve Erdil Yaşaroğlu. Son zamanlarda Facebook fenomeni Baaddin’e çok gülüyorum.
Yapmayı seçtiğim her şeyin mutluluğuma katkısı olur.
Müzikle aranız nasıldır, neler dinlersiniz?
Müziği hem çalışırken, hem dinlenirken dinlerim. Ruh halime göre değişir seçimlerim. Türküler, sanat müziği, klasik müzik, caz, opera. Mesela bu satırları yazarken Beethoven’in Ay Işığı Sonatı, Charlie Haden & J.G.Egberto’nun Folk Song albümü ve Orfeo ed Euridice’den Che faro senza Euridice? aryalarını dinledim.
Çocukluğunuzda hayal ettiğiniz meslek neydi?
Tiyatro oyuncusu olmak istemiştim. Ancak ilk engelde ve çok çabuk vazgeçtiğime göre pek gerçek bir istek değilmiş. İşin güzel yanı bugün yaptığım iş sayesinde bu keyfi tadıyorum. Yaratıcı Drama teknikleri ile ve konferanslarda binlerce kişinin karşısında sahnede olmak pek keyif veriyor.
Yasemin Sungur Başarılı bir iş Kadını aynı zamanda aile yaşantısında çok özenli bir eş ve anne. Nasıl bir eş, nasıl bir anne biraz anlatır mısınız?
Sevgiyle nefes alan, sevgiyle paylaşan bir eş, anne olmaya çalışıyorum. Seçtiğim yaşamda sevdiklerimle birlikte olmanın zevkini çıkartıyorum.
Her çalışan kadın gibi zorlandığım çok zaman oldu. Önceliklerime göre zaman planı yaptığım ve çok destek olan bir kocam olduğu için şanslıyım. Oğlum ilk okuldayken annem destek verdi.
Hayatı kendim ve ailem için kolaylaştırmaya çalışıyorum. İdeal anne, eş olmaya çalışmıyorum.
Bir koçla çalışmaya karar verme aşamasında olanlara neler tavsiye edersiniz?
Neden bir koça ihtiyaç duyduklarını bilmeleri en önemlisi. Bunu bildikten sonra koçun deneyimlerine bakmalılar ve ilk görüşmeyi yaparak koçla uyum sağlayıp sağlamadıklarını kontrol etmelerini öneririm. Koçluk çalışması çok etkili araçlara sahip. Kişiyi istediği yönde adım atmaya, gerçeklerle yüzleşmeye ilerleten bir çalışma. 12 haftalık bir çalışma ile çok iyi sonuçlar alıyoruz, çalışmanın süresi çok önemli.
Koçluğu bir meslek olarak edinmek isteyenlerde hangi özellikler olmalı? Kendilerini nasıl geliştirmeliler?
Sabırlı ve dinlemeyi çok iyi bilen biri olmalı koç. İnsan davranışları konusunda kendini sürekli geliştirmeli. Sezgisel ve analitik düşünme yeteneğini geliştirmeli. Koçluk araçlarını sürekli geliştirmeli. Çok okumalı.
Gelecekle ilgili projeleriniz, hedefleriniz nelerdir?
Yakın gelecekte üzerinde çalışmaya devam ettiğim iki kitabı bitirmek. Kadınlar, gençler ve çocuklar için değer katan bir proje geliştirmek. Bahçemizde sebze ve meyve yetiştirmek. Sevdiğim ve görmek istediğim yerleri gezmek)
Kitaplarla aranızda çok güçlü bir bağ var. Kitapla Sohbet etkinliğiniz uzun yıllardır sürüyor. Kitabın sizin için anlamını nedir? Kelimeler ne kadar güçlüdür?
Yıllar önce bir projede 100 kadar genç ile çalıştım bir süre. Proje bitiminde hepimiz bir birimizi değerlendirdik. 100 gencin bana hediyesi müthişti. Benim için söyledikleri kendimi anlattığım öz yaşam hikayemde hala yer alır.
“O bir hayalperest, sohbetçi, kaşif. İşine duygularını karıştırır. Proje üretir. İştigal konusu insan. Kelimelerin peşinde koşar. Bilgi, İletişim, Pazarlama, Marka, Yetenek, Eğitim, Değişim, Kariyer, Deneyim, Paylaşım ve Gelişim kelimelerine hayran; görünce dayanamaz. Yemek reçetelerini okumaya bayılır, yapmayı, yemeyi ve dost sofralarda paylaşmayı sever. İstanbul hayranı. Doğadan alır enerjisini ve örneklerini. Okur, yazar, fotoğraf çeker. Paylaşmak ister ve paylaşır. Hep öğrenci, öğrenmenin hiç bitmeyeceğini biliyor…”
İşte kitaplar bunu sağlıyor. Başka dünyaları yaşamamı, kelimeler ile beslenmemi sağlıyor. Okumadan duramam. Okumayan insanlar yalnızdır.
Sizden kitap ve film tavsiyesi alabilir miyiz?
Sevdiğim, etkilendiğim kitaplar ve filmler deyince yüzlerce yazabilirim. İlk aklıma gelenleri yazıyorum.
Kitaplar;
Martı – Richard Bach
Küçük Prens – Antoine de Saint-Exupéry
Kürk Mantolu Madonna – Sabahattin Ali
Kadının Adı Yok – Duygu Asena
Nietzsche Ağladığında – Irwin Yalom
Parfümün Dansı – TimRobbins
Dorian Gray’in Portresi – Oscar Wilde
Durgun Don – Mihail Şolohov
Su – Buket Uzuner
Son Ada – Zülfü Livaneli
Outliers – Çizginin Dışındakiler – Malcolm Gladwell
Yüzyıllık Yalnızlık – Gabriel García Márquez
Saatleri Ayarlama Enstitüsü – Ahmet Hamdi Tanpınar
Kuvayi Milliye Destanı – Nazım Hikmet
Simyacı – Paulo Coelho
Denemeler – Montaigne
Filmler;
Umudunu Kaybetme – Gabriele Muccino
Ölü Ozanlar Derneği – Peter Weir
Patch Adams – Tom Shadyac
Esaretin Bedeli – Frank Darabont
Forrest Gump – Robert Zemeckis
V For Vendetta – James McTeigue
Bir Rüya İçin Ağıt – Darren Aronofsky
Akıl Oyunları – Ron Howard
Avcı – Michael Cimino
Ağır Roman – Mustafa Altıoklar
Selvi Boylum Al Yazmalım – Atıf Yılmaz
Yağmur Adam – Barry Levinson
Narayama Türküsü – Shohei Imamura
Dersu Uzala – Akira Kurosava