Yedigöller’de Kış

Dünya üzerindeki birçok yeri gezmişliğim, görmüşlüğüm var. Öyle sadece çok turistik yerler falan sanmayın, aksine kimsenin pek gitmediği, gizli kalmış, ya da gerçekte turistlerin değil insanların yaşadığı yerleri görmeyi severim. Öyle her yeri de pek beğenmem. Sadece güzel olması yetmez, farklı bir havası, başka yerde hissedemeyeceğiniz sadece oraya özel bir yanı olmalı. Bütün gezdiğim yerlerin içinde en beğendiğim yerlerden biri, uzun süredir çok adını duyduğum, dünyanın öbür ucuna kadar gittiğim halde bir türlü fırsat bulup bu kadar yakınıma gidemediğim bir yer, Yedigöller! Sevgili eşimle bir hafta sonu kaçamağı yapıp, kaplumbağa misali sırtımıza evimizi atıp, araç üstü çadırımızla Yedigöller’i keşfe çıktık. Kış mevsiminin sunabileceği tüm güzelliklerini içeren bu masalsı yer bizi gerçekten büyüledi, kendimizi gerçek olamayacak kadar güzel bir harikalar diyarında bulduk.

Aslında sonbaharı ile ünlü Yedigöller’i kesinlikle bir de kışın ziyaret etmelisiniz. Eğer arazi aracınız yoksa işiniz biraz zor olabilir, kış lastiklerinizi taktırmayı ve yanınızda mutlaka zincir bulundurmayı ihmal etmeyin. Bir de bizim gibi kalabalıktan pek hoşlanmıyor iseniz hafta içi gitmenizi öneririz, zira hafta sonu günübirlik piknikçilerin akınına uğrama ihtimali oldukça yüksek. Kış kampı deneyimini en özel şekilde yaşamak için kesinlikle listeye eklemeniz gereken yerlerden biri Yedigöller.

Yedigöller aslında bir Millî Park Alanı, Batı Karadeniz bölgesinde Bolu ilinin kuzeyinde Zonguldak ilinin güneyinde Düzce ilinin doğusunda yer alıyor. Yedigöller’e Bolu’nun içinden de gidilebildiği gibi Mengen ilçesinden de ulaşım mümkün. Kışları genelde Bolu yolu kapalı oluyor, Mengen üzerinden ulaşım sağlanıyor. Daha otobandan Yedigöller’e giden tali yola girdiğiniz andan itibaren müthiş bir doğal güzellikle karşı karşıya kalıyorsunuz. Hele de kar varsa gerçekten kartpostallık görüntüler yakalamanız mümkün. Biz gittiğimizde ağaçlarda oldukça fazla kar olmasına karşın, güneş gören yerlerde halen ağaçların yeşillerine de rastlıyorsunuz. Hatta yolculuğumuz sırasında güneşin geliş açısına göre aynı güzergahta yoğun kar ve kış koşullarında seyahat ederken, bir dakika sonra yolun güneş gören bölümlerinde ilkbahar havası yaşayabiliyorsunuz. Buz tutmuş dalların güneş ışığını kırarak kristal etkisi yaratan manzaralar oluşturması ve her bir çam ağacının birer dev kristal avize gibi görünmesi her zaman deneyimleyebileceğiniz bir durum değil. Yedigöller’in Milli park girişinden hemen önce ise, karlı bir havada giderseniz göreceğiniz manzara gerçekten başka bir dünya gibi. Kendinizi buzlar ülkesi filminin setinde, ya da Disneyland’ın bir eğlence platosunda geziyormuş gibi hissedebilirsiniz. Size tavsiyem buradan geçerken birkaç dakika durun ve doğanın dingin sessizliğini hissedin. Tam anlamıyla bir görsel ve işitsel bir şölen yaşayacaksınız. Bu kısa Meditasyon seansı bittikten sonra yeni harikaları keşfetmek üzere yola devam edebilirsiniz.

Yedigöller Milli Parkında, adı üzerinde, 7 tane göl var. Bunların isimleri: Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Küçükgöl(Kurugöl), İncegöl ve Sazlıgöl. Girişin paralı olduğu milli parkta hem göllerin çevresinde hem de ormanlık alanlarda günübirlik piknik ve çadırlı kamp alanları bulunuyor. İstenirse oldukça konforlu ve doğayla uyumlu inşa edilmiş olan bungalov tipi evlerde de kalabiliyorsunuz. Bir adet restoranı da bulunan Milli parkta yemek ve kahvaltı dışında odun vb kamp ihtiyaçlarınızı da bulabiliyorsunuz. Ancak kışın çok sıkı giyinmenizi tavsiye ederim çünkü yılın bu zamanında gece sıcaklığı -9 civarlarına kadar inebiliyor.

Milli park içinde yaşayan yaban hayvanları da var tabii ki. Parkın doğal ortamı içinde ayı, domuz, kurt, tilki, sansar, sincap, geyik, karaca ve tavşan ile kuşlardan en fazla yabani ördek, yabani güvercin ve keklik olduğu söyleniyor. Ancak gece kaldığımız yerde tek başımıza olmamıza rağmen herhangi bir yaban hayvanına rastlamadık. Zaten ateşin olduğu yere de pek yaklaşmıyorlarmış. Bu hayvanların sizi ziyarete gelmesini istemiyorsanız gece dışarda yemek bırakmamanız gerekiyor. Çok zorunlu kalmadıkça zaten insanların olduğu yerlere pek gelmiyorlarmış.

Milli Park içinde gündüz saatlerinde yerde ateş yakmak yasak, yani gündüz mangalların içinde duman altı olmuyorsunuz. Gece hava karardıktan sonra kalan kampçılar için ise park yönetimi tarafından temin edilen variller içinde ateş yakılabiliyor.  Her piknik alanında olduğu gibi buraya da tahta masa/sıra ve gazebolar koymuşlar, masa sandalye vb teçhizatınız olmasa da rahatlıkla piknik yapabiliyorsunuz. Bu arada cep telefonlarının da çekmediğini söylemeliyim, çok acil ihtiyaçlarınız için sadece restoranda yer alan wifi dan faydalanabiliyorsunuz.

Yedigöller’in gecesi ise başka bir güzel, gecenin zifiri karanlığı yeryüzüne indiğinde bu kez gökyüzünde bir fener alayı başlıyor. Binlerce irili ufaklı yıldızın, yanıp sönen ışıltılarını bu derece net görebilmek her yerde ve her zaman rastlayabileceğiniz bir şey değil ne yazık ki. Gökyüzünde yıldızlar, ateşten gelen odun kokusu ve odunların yanarken çıkarttığı çıtırtılar. Yine transa geçme zamanı…

Bu serüvenin sonunda, eğlenmiş, dinlenmiş, yeni tecrübeler edinmiş, öğrenmiş, deneyimlemiş ve ruhen beslenmiş olarak dönüşe geçtik. Yeni bir serüvenin planlarına ise başladık bile….

Yedigöller ile ilgili resimler yetmedi daha fazla görmek istiyoruz diyorsanız, bu masalsı yerin nefes kesen görüntülerini içeren videoyu Youtube kanalımda bulabilirsiniz.

Nilüfer Sapancılar Kahvecioğlu

Önceki İçerikOkurun Gözünden: Jale Sancak’tan Uyanan Güzel
Sonraki İçerikBir Köy Masalı: Kurşunlu

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz