Takım çalışmasını kucaklayan ve yaratıcılığı destekleyen bir kültür yaratmak, kurumların yıllardır sorduğu para motivasyon sağlar mı sorusunun cevabını vermeyi kolaylaştırır. Pek çoğu için hayırdır. Daha yüksek ücret kısa bir süreliğine hız kazanmayı, bireyin yeni bir işi üstlenmesini ve daha sıkı çalışmasını teşvik edebilir. Fakat insanlar çok geçmeden parayı unutur ve iş doyumu, mücadele, yöneticilerden saygı gibi daha değerli gördükleri konulara odaklanmaya başlarlar. Örneğin pek çok kitaba konu olan Virgin Atlantic havayolu şirketi, en yüksek ücret ödeyen kurumlardan biri değildir ama insanlar orada çalışmayı harika olarak görürler.
Güçlü organizasyon kültürü kurumun atardamarıdır. Kurumlar, gelenek, tarih ve yapı aracılığıyla bir kimlik anlayışı inşa ederler. Yani kurumların da bir kimliği ve kişiliği vardır. Kurumda işlerin nasıl aktığını belirleyen karakteristik rutinler, inançlar, kulaktan kulağa yayılan öyküler, anlamlar, değerler, normlar ve günlük dil tarafından tanımlanan fakat bizim günlük hayatta çok da farkına varmadığımız tüm bu özellikler kurumun kişiliğini yaratır. Bu kişiliğin somut yansımaları ise kurumun liderleri tarafından şekillendirilir. Lider, kendi kişiliği ve karakter özellikleri sayesinde, değişim ve gelişim yaratabileceği alanda, kurumun kimliği ve kişiliğini daha üst seviyeye taşımak için çalışır, insanları ve işleri bu bakış açısıyla yönetir. Büyük liderlerin unutmaması gereken önemli konulardan biri, insanları yönetirken kendilerini de yönetmeleri gerektiğidir. İşletme tarihi, başarıdan başarıya koştuğu için yanlış inisiyatifler sergileyen veya felakatle sonuçlanan fazla iddialı kararlar alan liderlerle doludur.
Öte yandan iyi liderler, sevilen ve uyum sağlaması gerektiğini düşünen kişiler olmaya çalışmazlar.
Uyum, yenilikçilik ve yaratıcılık söz konusu olduğunda ciddi engeller koyar önümüze. Farklı düşünmek, başka açılardan bakmak önemlidir. Hatta bazen, düşünce ve sistemlerde yıkım yaratma cesareti gösterebilmek, değişim ve yenilenerek ilerlemek için son ve en büyük fırsattır.
Hiper-rekabetçi pazarlardaki ünlü liderler yalnızca rakiplerinden daha farklı düşünmek, daha zeki olmak ve daha rekabetçi olmakla kalmaz, aynı zamanda bütün endüstrileri sarsar, oyunu değiştirirler. Oyunu değiştirirken, grup düşüncesi ve dalkavukça yaklaşımlardan kendilerini sakınmaları gerektiğini bilirler.
Grup düşüncesi kavramını ilk olarak Psikolog Irving Lester Janis, 1972 yılında ortaya atmıştır. Bu düşünceyi yaratan duygunun, kişinin bir gruba düşünsel ya da fiili olarak dahil olmak ve o grupta kabul görmek adına hissettiği en güçlü insani duygulardan biri olduğunu söyler. Grup düşüncesi, bireylerin birlikte karar alma süreçlerinde eleştirel ve tarafsız olmayı göze almadığını ve bu şekilde davranarak grubun yanlış kararlar aldığını ve bunu sürdürdüğünü açıklayan bir fenomendir. Grup, açık açık belirtilmese de dışarıya aksettirilen davranış biçimi sonuç odaklı görünse de, aslında eleştirilere ve önerilere kapalıdır. Kapalı gruplarda, kendilerine duyulan yüksek özgüvenden ötürü zarara uğrama ve buna rağmen durumu çarpıtma, duygusal yönü kontrolsüzce açığa vurma ve bunu iş yoğunluğuna bağlama, sadece kendi doğrularını ve inançlarını destekleyen bilgiyi ararken diğer bilgileri reddetme, sürü psikolojisi davranışları sergileme eğilimlerine sık rastlanır.
Grup düşüncesinden kaçınmak ve bu durumu engellemek liderin görevlerindendir. Çünkü bu tür yaklaşımlar, görünenin aksine, kararların tartışılmadan ve önzensizce hayata geçirilmesine, etraflıca muhakeme edilmeden, tek bir kapalı grubun önerileriyle aksiyon alınmasına yol açar. Özellikle çalışan sayısının çok olduğu, büyük ölçekli kurumlarda grup düşüncesinin farkına varılması ve engellenmesi için ekstra bir çabaya ihtiyaç duyulur.
Mini’nin tasarım babası olarak da anılan Sir Alec İssigonis’in sözüyle ilham alıp farklılıklara, başka düşüncelere, ayrışmaya, farklı düşünmeye, odaklanmaya, yaratıcılığa kucak açacağımız bir gün olması dileklerimle…
Gülçin Gürses Eroğlu
Düşünmek için kaynaklar;
Riding the Blue Train: A Leadership Plan for Explosive Growth [Bart Sayle, Surinder Kumar]